Bazı anlar vardır hayatımızda. Hep olsun ya da hiç olmasın dediğimiz. Bizi bizden alan veya bizi biz yapan... Yaşarız bir şeyleri. İstemesekte olması gerekir ve olur. Zaman geçtikçe geçer derler ya, yok aslında öyle bir şey. Zaman sadece hissizleştiriyor. Bir bıçak darbesinde veya bir sökükte tekrar o yara açılıyor. Ya da açılması gerekiyor. Kalıcı olan hiçbir şey yok olmaz çünkü. Olan olmuştur ama geçmemiştir.
Anılar silsilesi yine beynimi işgal ederken başımla onları savdım ve gözlerimi tekrar karşımdaki adama çıkarttım. Bana bakıyordu ama düşünceleri başka diyarlardaydı.
"Melih sana bir soru sordum!" sesim sert çıkmıştı.
"Bu tanıdığım Mihrima olamaz herhalde." alayla güldü.
"Asıl bu karşımdaki benim tanıdığım Melih olamaz!" bağırdım. Artık sabrım taşmıştı. Neden bu kadar ruhsuzdu? Ne olmuştu? Ne yapmıştı? Ne ne ne!
"Sen zaten beni tanımamışsın!" Bu kez o da bağırdı. Hava soğuk olduğu için dışarda pek insan yoktu.
Bana yaklaştı ve işaret parmağıyla beni gösterdi.
"Sen beni hiç tanımamışsın Mihrima!!" Yutkunamadım. Onu hiçbir zaman bu kadar sinirli görmemiştim.
"Ne söylememi bekliyorsun Melih? Bir aferin mi?"
"Hah! Söylesene Mihrima ona ne yaptığımı düşünüyorsun?" Sesi kısıktı ama korkutucuydu.
Ne diyeceğimi bilemedim. Melih ona ne yapmış olabilirdi? Bu karşımdaki çok çok çok farklıydı. Yani Melih onu...
"Aklındakini söyle!" bağırdığı an irkildim.
"Onu öldürdüğünü..." sustum. Cümlenin sonunu getiremedim. Sonra bir alkış sesi duydum. Melih'ti bu.
"Onu öldürdüğümü düşündün ha! Sen hangi dünyada yaşıyorsun Mihrima? Büyüsene artık biraz, bak gerçek hayat burada! Biz bence çok erken davrandık. Karşımda bir çocuk var! Büyümesi gereken bir çocuk!" diye bağırdıktan sonra çekip gitti. Gözlerimden sayısızca yaşlar peyda oldu.
Etrafım bulanıklaştı. Cümleleri o kadar acıtmıştı ki yutkunamıyordum. Dışarıdaydım ama nefes alamıyordum. Haklıydı, öyle düşünmem yanlıştı. Tanımamıştım işte onu. Ama neden, neden bir cevap vermeden çekip gitti?
Biz bence çok erken davrandık.
Biz bence çok erken davrandık.
Biz bence çok erken davrandık.
Biz bence çok erken davrandık.Hıçkırdım.
Ne için erken davranmıştık? Evlilik için mi? İma ettiği şey bu muydu? Her ne kadar cevap vermek istemesem de barizdi.
Evet evlilik için erken davrandığımızdan bahsediyordu! İstemiyor muydu? Bırakacak mıydı yani beni? Gözlerimin karardığını hissettim. Bakış açım kaybolurken başım döndü. Karanlığa gömülmeden önce duyduğum tek şey Ayşen'in can alıcı sesiydi.
~~
"Ne olduğunu bende anlamadım, tek gördüğüm Mihrima'nın bir anda yere düşmesiydi."
"Annesine söylemedim onlar sabah Konya'ya gittiler. Birkaç işi halletmek için. Teyzem üzülmesin dedim."
Sesler kulağıma ilişiyordu ama gözlerim açılmamakta direniyordu.
"İyi yapmışsın. " sesler bir anlığına kesildi.
"Ne oldu ona, iyi mi? Nesi var!" duyduğum ses hayati fonksiyonlarımı yenileyecek cinstendi. Ne kadar ironi ki beni bugün bayıltanda o sesin ta kendisiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORAKİ HİZMETÇİ
Spiritüel© Telif hakkı yazara aittir. "Neden ismin Mihrimah değilde Mihrima?" Bu sorduğu soruyla birlikte kafamı sağ tarafa çevirdim. Şaşırmıştım açıkçası. Hele de bu Melih olunca normaldi yani. Ben ona o da karanlığın hüküm sürdüğü, sadece ayın varlığını gö...