ZH/33🍀

23.3K 1.7K 725
                                    

Vücudum kaskatı kesilmişti. Ne ağzımı oynatabiliyor ne de adımlarımı hareketlendirebiliyordum. Ne demişti o öyle?

"Anlamadım?" Diye zar zor konuşmuştum. Beni tetikleyen en önemli soruydu bu şimdi.

"O gün sana öyle derken..." dedi ve sanki bir şeyleri anlatamayacakmışçasına gözlerini kapayıp derin bir nefes aldı. Durumum vahimdi. Sanki tek kelimesiyle ya yaşayacak ya da parçalanacaktım. Bu his... hiç iyi değildi.

"Küçükken de Sait'le hiçbir zaman anlaşamazdık. Onun arkadaşları farklı, benimkiler farklı olurdu. Ama Sait her zaman benimle arkadaşlarım arasına girmek isterdi. Araya girmek..." diyerek yüzünü buruşturdu ve devam etti.

"En nefret ettiğim şeylerden birisiydi. Araya girenden de, araya girmekten de nefret ettim her zaman. Şimdi bunu yapamam. Araya giren olamam..." dedi ve tuttuğu nefesini dışarıya bıraktı.

Şu an dinliyordum fakat hâlâ anlamıyordum. Ne araya girmesi? Kim giriyordu araya, daha doğrusu hangi araya?

"Ayşen'e kızma, onun bir suçu yok" dedikten sonra adımlarını geldiği yöne doğru hareketlendirdi. Dur bakalım orda Melih Bey(!). Bu kez ben anladıktan sonra gideceksin.

"Dur orada Melih! Dediklerinden hiçbir şey anlamadım. Ne yapmaya çalışıyorsun? Konuşmak istediğin şey bu muydu? Farkındaysan konuşmadık, sen anlattın bende dinledim, anlamadan." Sonunda onu durdurmuş ve bana taraf döndermiştim. Benim de sabrımın bir sınırı vardı değil mi.

"Bunu kaçan sen mi söylüyorsun?" Dedi iğneler bir tavırda.

"Ben kaçmadım bir kere. Sadece..." utandım. Sadece heyecanlandım ve sadece... konuşamadım işte.

"Sadece ne Mihrima... sen benim konuştuklarımı anlamazken ben senin bu suskun halini hiç anlamıyorum. Anlamıyoruz Mihrima. Ne sen beni, ne ben seni..." şimdi işte sinirlenmeye başlıyordum. Eğer o güzel anlatsaydı ben de susmaz ona güzelce anlatırdım. Ama sorun buydu işte. O anlatamıyordu. Ne kendini, ne içindekilerini...

"Korkaksın Melih! Hem de... hem de...korkaksın işte!" Diyerek yanından koşar adım ayrıldım. Gözlerim dolmuş ve ellerim titremeye başlamıştı. Niye böyle yapıyordu? Hevesimi neden kursağımda bırakıyordu?

Kendimi lavaboya atarak açtığım muslukla yüzüme soğuk suyu vurmaya başladım. Ben mi suçluydum? Peki ben anlatsam, susmasam o da anlatacak mıydı? Belki de haklıydı. Anlamıyorduk biz. Ne ben, ne de o!

Ya hisleri... yalan mıydı? Bu gece 'o da beni seviyor' deyip yatamayacak mıydım? Hayır, böyle bir şey olamaz. Olmaz değil mi? Olmamalı.

"Ben de Mihrima'ysam bu kez susan taraf değil, her şeyi konuşan taraf olacağım. Göreceksin Melih." Diyerek aynadaki yansımama baktım. Şimdilik sadece kendimle konuşuyordum. Yakında hepsiyle...

~

"Mihrima? Mihrima?" Diyen sese irkilmiştim.

"Efendim Firdevs abla?" Sesim sakindi. Bu ses bana mı aitti?

"Yok Ece, bu kızda bugün bir şeyler var. Hiç hoşuma gitmedi bugün ki hâli." Diyerek beni es geçip Ece'ye döndü.

ZORAKİ HİZMETÇİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin