Hayatın her tarafı bir gözlemdir. Her şey bir sonun başlangıcıdır. Yaşanan her olay mucizelere gebedir aslında. Kötü başlayan bir gün güzel bitebilir mesela. Ya da güzel başlayan bir gün hiç beklenilmedik bir şekilde kötü sonla bitebilir. Tabii bunlar bir ihtimaldir. Yani böyle de düşünmemek gerekir. İhtimaller bizi bir sonuca vardırmaz çünkü. İhtimallerde boğulmak yerine kesinliklere yelken açalım.
"Çatlatma da anlat artık şunu." Yine başımda tur atıyordu. Heyecanla diyeceklerimi bekliyordu. Gülümsedim. Aslında utanıyordum, her ne kadar kelimelerle ifade etmesem de ona ilk seni seviyorum demiştim. İlk kez duygularımı bu kadar açıkça belirtmiştim. Onun benden gideceği hissi o kadar korkutucuydu ki o an her şeyi yapmaya hazırdım.
"Bak artık sona geliyorum, söylesene ya!" Ece'nin kafa patlatan sesiyle tekrar kendime geldim.
"Barıştık." tek bir cümlenin beni bu denli sevindireceğini düşünmezdim. Ece'nin sesi kesilmişti.
Sonra aklına bir şey gelmiş gibi sandalyeyi çekip oturdu.
"Ya bir şeyi merak ediyorum. Siz niye küsmüştünüz ki?" O an gülümseme yüzümden yavaş yavaş silindi. Ece'nin olan bitenden haberi yoktu. Daha doğrusu hiç kimsenin haberi yoktu. Sadece Melih ve benim aramdaydı.
"Sadece onu bir konu da kırdım. Ne diye sorma, bu onunla ikimiz arasında bir şey boş ver." dedim ve gülümsedim.
Bu cevabı aldığıma göre işe gidebilirim.
"İş mi? Bu saatte?"
"Bugün önemli misafirler var, aslında bilmiyorsun ama biz de davetliyiz. Annenlerde. "
"Ne!" Şaşırmıştım. Benim niye bundan haberim yoktu.
"Şunu doğru düzgün anlat."
"Bugün Selma Hanım'ın akrabaları geldi, sizinle tanışmak için. Selma Hanım' da yemek düzenledi."
Şaşırmış ve nedensizce heyecanlanmıştım.
"İyi de henüz annemlerin haberi bile yok. " Ece gülümsedi.
"Onlar halledildi bile. Annenleri aradı onlar yoldalar şimdi. Direkt oraya gelecekler. Yani sende şimdi benimle geleceksin güzel kuzenim." Kalakalmıştım. Ben nelerle uğraşırken akşama neleri bekleyecekmişim.
"Sen önden git, benim önce bir duş almam gerek." Ece başıyla onayladı ve yanımdan kalktı. Kendime gelir gelmez koşar adım odama geçtim ve giyecek bir şeyler ayarlamak için dolabı açtım. Kahverengi deri eteğimle üzerine siyah boğazlı kazağımı çıkartmıştım. Kıyafetlerimi hazırladıktan sonra duşa girdim.
~
"Sakin ol ve şu lanet olası zile artık bas Mihrima." kendime verdiğim telkinle bir kez daha elimi kaldırdım. İstemsizce gerilmiştim. Derin bir nefes aldım ve bu kez o zile bastım.
Yaklaşık bir dakikanın üzerine Firdevs abla kapının ardında görünmüştü. Onu gördüğüm an içten bir gülümseme sundum. Firdevs ablayı gerçekten çok seviyordum.
"Güzel kızım gelmiş, ya da artık gelinimiz mi diyelim" dedi ve muzipçe sırıttı. Ah Firdevs abla utandırmasan olmazdı değil mi?
"Yok ben senin kızın olayım, diğerini deme." İkimizde gülümsedik.
"Hadi tamam demiyorum gel." Kapıyı benim gireceğim şekilde aralık bıraktı. Hemen girdim ve üzerimdeki kabanı çıkartıp astım. O sıra Firdevs abla mutfağa geçmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORAKİ HİZMETÇİ
Spiritual© Telif hakkı yazara aittir. "Neden ismin Mihrimah değilde Mihrima?" Bu sorduğu soruyla birlikte kafamı sağ tarafa çevirdim. Şaşırmıştım açıkçası. Hele de bu Melih olunca normaldi yani. Ben ona o da karanlığın hüküm sürdüğü, sadece ayın varlığını gö...