Bakmak ve bakışmak... Bakmak eylemini her zaman yapardım fakat bakışmak eylemi bana çok uğramazdı. Zaten kiminle ne diye bakışacaktım ki? Bana fazla gözükmeyen bu eylem bugün adeta beni ele geçirmişti. Hem de öyle böyle değil, tam bir saattir...
Tam bir saattir karşımda oturan Ece'yle bakışıyorduk. Hem bir şeyler düşünüyor hem de bu durumdan nasıl kurtulacağımızı birbirimize bakarak çözüme kavuşturmaya çalışıyorduk. Ne yazık ki sonuç düşünemeyen iki adet kızdık.
Büyük itiraflardan sonra yaklaşık bir saat önce eve adımımızı atmıştık. Ece, benim duygularımı da dışarıya verdikten sonra büyük bir sessizlik çökmüş ve o sessizliği bozan Firdevs abla olmuştu. En iyi kurtuluşu onda bulduğum için hemen ayağa kalkmış ve Ece'yi de kolundan tuttuğum gibi dışarıya çıkartmıştım. Yoksa ya heyecandan ya da utançtan ölecektim. Eve gelene kadar da Ece'yle hiç konuşmamıştık. O itiraflardan sonra konuşacak bir şey bulamamıştık çünkü.
Şimdi ise sessizlik faslını geçmiş ve bakışma faslına devam etmiştik. Bir an da kahkaha atan Ece'yle neye uğradığımı şaşırmıştım. Anlamaz gözlerle ona bakarken kahkahası sızlanmaya ve ağlamaya dönmüştü. En azından düşünemiyordum ama hâlâ aklımı kaçırmamıştım. Gerçi Ece böyle olmada haklıydı. Olmayan bir itirafı eden bendim, o değildi.
"Bittim Mihrima, inanabiliyor musun!" Ne diyeceğimi bilemiyordum.
"Niye bitecekmişsin. Hem bu Sait unutmuştur bile." İnşaAllah. İnşaAllah unutmuştur ve hiç takmamıştır.
"Hah kesin unutmuştur(!)"
"Ne yapayım ama Ece, söyleyecektin sende. Bir an bende düşünmeden söyledim işte."
"Sanki böyle yaptın da Melih öğrenmemiş oldu."
Bu gerçek bir daha yüzüme çarpıtıldığında sesli bir şekilde ahlanmıştım. Yine uyanmış ve yine heyecanlanmıştım.
"Asıl ben bittim Ece! Melih'i gördüğüm an bayılırsam hiç şaşırmayın." Dedim ve ahlanmaya devam ettim.
"Nasıl gideceğim şimdi yarın işe? Aff Allah'ım yardım et." Aslında Ece'nin durumu benden zordu. O istemese de, utansada görmek zorundaydı çünkü.
"Şu an seni boğmadığıma dua et!" Diyen Ece'yle olduğum yere iyice sinmiştim.
"Sende o zaman Sait'e bir açıklama yapmasaydın. Hem bir dakika, ne diye Sait'e açıklama gereği duydun ki?" Evet, neden?
"Evde yaşayanlardan birisi o da. Bende bir çalışan olduğum için açıklamak zorundayım."
"Ne yani insanların özeli de mi açıklanmalı? Saçmalama Ece!" Evet bu gerçekten de saçmaydı çünkü.
"Neyse ne işte. Olan oldu artık." Dedi sona doğru kısılan sesiyle. Öyleydi, olan olmuştu artık.
"Ece, yarın ben İstanbul üniversitesine gideceğim." Diyerek konuyu değiştirmiştim.
"Neden?" Diyen Ece, sorgu dolu gözlerle bana bakıyordu.
"Tercihimi vermeden gidip bir bakayım, biraz da bilgi alırım." Dediğimde başıyla onaylamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORAKİ HİZMETÇİ
Espiritual© Telif hakkı yazara aittir. "Neden ismin Mihrimah değilde Mihrima?" Bu sorduğu soruyla birlikte kafamı sağ tarafa çevirdim. Şaşırmıştım açıkçası. Hele de bu Melih olunca normaldi yani. Ben ona o da karanlığın hüküm sürdüğü, sadece ayın varlığını gö...