LÜTFEN BÖLÜMÜN SONUNDAKİ AÇIKLAMA YAZISINI OKUYUN!!MİHRİMA...
Birkaç saat önce
Kapı çaldığı gibi yaptığım işi yarıda bırakıp kapıya koştum ve hiç beklemeden açtım. Kapıda yabancı olduğum bir yüz vardı. Evet evet ben bu kızı yeni görüyordum. Kıza gözlerimi kısmış bir şekilde bakıyordum. O da bana öyle bakıyordu.
Kıvırcık karamel rengi saçları,kahverengi gözleri küçük burnu vardı. Boyuda ne uzun ne de kısaydı.
"İçeri almayacak mısın?"
Demesiyle süzme işimi sonlandırıp kapıdan geri çekildim. İçeri girmesiyle çantasını bana tutuşturdu ve güle oynaya salona geçti. Şaşırmıştım. Yakın birisiydi herhâlde yoksa bu kadar rahat olmak. Yok yok Ahsuvar'ların evinde olunmazdı. Kesinlikle bu evle yakınlığı vardı.
Bir elime bir de salona güle oynaya giden kıza baktım. Artık ne kadar şaşırmışsam çantası hâlâ elimde duruyordu. Elimdekileri portmantoya götürüp yarıda kalan işime döndüm.
Bir yandan işimi yapıyor,bir yandan da gelen kızı düşünüyordum. Çok rahattı. Bu ev için,Ahsuvarlar için çok çok rahattı. Ya birinci dereceden akrabalarıydı ya da Sait'in veya Melih'in sevgilisiydi. Ama bu son düşündüğüm biraz mantıksız geldi. Hadi Sait neyse de Melih'in böyle bir kızla olacağını düşünmüyorum. Hem çok rahat ve sevgilisinin kendi evinde böyle rahat olmasına izin vermez. Aksine oturaklı ve ağır başlı bir kız ister bence. Bence!
Ah başladın gene Mihrima,Melih Bey(!) ve hayatını süzmeye. Ne diye sevgilisini düşünüyorum ki. Banane ondan ve onun sevgilisinden. Hatta....hatta acıyorum bunun sevgilisi olacak kişiye. Böyle bir adamla olmak? Ay Allah korusun. Kimbilir ne kadar kahrını çekiyordur. Vah yazık kıza vah!
"Mihrima?"
Diyen Firdevs ablayla düşüncelerimden ayrıldım.
"Efendim?"
"İşin bittiyse gel akşam yemeği için masayı kurmama yardım et."
"Tamam"
Deyip ayrıldım oradan ve mutfağa geçtim. Ben içeriye gidecek malzemeleri hazırlıyordum,Firdevs abla da içeriye götürüyordu. Bunları hazırlarken içim içimi yiyordu. Merakım daha doğrusu. Hâlâ o kızın kim olduğunu ve neden burada olduğunu merak ediyordum.
Ah işte biz kızlar merakımız olmasa ne olur sanki. Ama işte olmuyor hep merak hep merak. Çalan telefonun sesiyle arkamı döndüm. Bu benim zil sesim değildi derken içeriye Firdevs abla girdi ve telefonu aldı. Çalan telefon Firdevs ablanındı. Ekrana baktı ve adımlarını hareketlendirip mutfaktan çıkacağı sırada
"Mihrima şu sürahiyi de sen götür"
Deyip çıktı. Ben de sürahiyi aldığım gibi salona yöneldim. Salona girmeden o sabah duyduğum gülme sesi geliyordu içeriden. Bu kız yine gülüyordu.
Acaba bu kadar gülünecek ne var merak ettim doğrusu. Ah Mihrima yine merak yine merak! Kendimi içeriden pataklayıp girdim salona. Masada sadece Selma Hanım vardı. E Melih'le o kız neredeydi?
Elime geçen ilk bardağı kavrayıp suyu doldurdum. Bunu diğer bardaklar içinde tekrarladım. Sürahiyi masaya koyup gidecekken o bir günde aşina olduğum gülme sesleri geldi. Ama bu kez ses var görüntü yok değildi. Bu kez hem ses vardı hem de görüntü.
Karşımda kol kola bir kız ve bir oğlan vardı. Melih ve adını bilmediğim kız.
Selma Hanım'ın yanında bu kız böyleyse ve Melih'in kolundaysa (!) kesin gelini olacaktı. Çünkü ben bundan daha fazla yakınlık göremiyordum karşımda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZORAKİ HİZMETÇİ
Spiritual© Telif hakkı yazara aittir. "Neden ismin Mihrimah değilde Mihrima?" Bu sorduğu soruyla birlikte kafamı sağ tarafa çevirdim. Şaşırmıştım açıkçası. Hele de bu Melih olunca normaldi yani. Ben ona o da karanlığın hüküm sürdüğü, sadece ayın varlığını gö...