ZH/41🍀

20K 1.3K 454
                                    


Bu bölümü, çok istediği için @cemregokce630 a ithaf ediyorum:)


Karışık

Karmakarışık

Düğüm.

Kördüğüm.

İnsanın çıkılmaz olduğu en uç noktaydı buraya giden yol. Belki bir son veya bir bunalımdı. Okyanusun son noktası, bir bataklığın aşılmaz engeliydi. Kendimde varlığını hissettiğim durum, kolay söylenen ama insanda derin yaralar bırakan şu dört kelimeden birincisinden ibaretti. Evet belki de derece derece, adım adım sona ulaşacaktım. Ulaşmamalıydım. Çözülmeyecek düğüme gelmeden önce ipleri kesmeli ve kendimi o alandan kurtarmalıydım.

"Herkes sessizlik yemini falan mı etti." Diye Ayşen'in konuşmasıyla bulunduğumuz konuma baktım. Melih dediğini yapmış ve Yusuf'la tanışmak için bir kafeye getirmişti. Arada bir Melih'e bakıyordum. O kadar etrafta soyuttu ki sadece Yusuf'a odaklanmıştı. Bir şeylere inanmadığı kesindi. Haklıydı da. Melih gibi birinden bahsetiyorduk. Herhalde böyle bir şeye anında inanacak değildi.

"Önce hanginiz başlarsınız. Sen mi yoksa Ayşen mi?" Melih'in sesi karaya vuran dalganın bıraktığı sert sesten farksızdı.

"Ben başlayayım şimdi." Anında araya girerek sesini stabil tutmaya çalışmıştı. Benim yüzümdendi aslında. Şu an Ayşen'in durumunda benim olmam gerekirken burda en masum ve sessiz kişilik ben oluyordum.

"Biz Yusuf'la küçüklükten tanışıyoruz. Ailelerimiz yakındı. Bu yüzden de küçüklüğümüz birlikte geçti. İşte o zamanlarda ailemiz hep ikimizi evlendirmekten bahsederdi. Şimdi de işte bizim okula bir sebebten dolayı geldiği için beni de görmeden gitmek istememiş. "

Ayşen rolünü iyi oynuyordu fakat Yusuf için bunu diyemeyecektim. Hiçbir şey belli etmiyordu fakat daha da kötüsü tepkisizdi. Sadece Ayşen'i dinliyor ve belki de bu saçmalık acaba ne zaman son bulacak diye içinden düşünüyordu.

Melih tekrar Yusuf'a döndü. Sanki ondan da bu cümleleri onaylar nitelikte bir işaret bekliyordu.

"Kendisi belli ki bu hikayenin prensesi olmuş fakat onu her defasında reddeden de bendim." Yusuf sonunda ağzını açmıştı fakat bu çıkan sözler bana değil bizzat rol arkadaşı Ayşen'e idi.

"Ondan mı bana gizliden gizliye aşk mektupları yazıyordun?" Ayşen de kendini bu oyuna öyle kaptırmıştı ki resmen dolaylı da olsa Yusuf'a laf çarpmıştı. Ve on ikiden vurmuştu.

Yusuf ne diyeceğini şaşırmıştı. Acaba ben Yusuf'a bu saçmalığı nasıl açıklayacaktım?

"Tabii o mektupları çerçeveletip asan da bendim." Şu an şok olmuş gözlerle rolüne kendilerini kaptıran iki insanı izliyordum. İkisininde birbirinden aşağı kalır yanı yoktu.

Ayşen heyecanlanmıştı. Bu lafa ne diyeceğini de şaşırmıştı haliyle.

"Yeter bence bu kadar tartışmanız. O aşk mektuplarını kendi aranızda halledersiniz. Şimdi biz tanışalım. " Melih inanmıştı. Zaten bu oyunculuğa ben bile inanacaktım. Sahi bu repliklere nasıl hazırlanmışlardı? Ben olsam herhalde kekelemekten bir cümle bile kuramazdım.

" Yusuf" diyerek elini uzattı. Melih önce Ayşen'e sonra da bana baktı.

"Melih." Diyerek uzanan ele karşılık verdi. O ana kadar nefesimi tuttuğumu anlamamıştım. Bu böyle olmazdı. En kısa zamanda Melih'e her şeyi anlatacaktım. Sadece doğru zaman. Tabii bir de Yusuf vardı ki onun yüzüne nasıl bakacaktım işte orası muammaydı.

ZORAKİ HİZMETÇİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin