Sonunda yayımlabildim, bunu sabahtan beri yüklemeye çalıştım, fakat olmadı.
Neyse, iyi okumalar!
Korkuyu, iliklerime kadar hissetiğim zamanlardan birindeydim. Vücüdümü saran adrenalin, kalbimin hızla çarpmasına neden oluyordu. Aldığım nefeslerı sayıyordum, belki sakinleştirim diye. Belkide çoktan titremeye başlamıştım. Bu kez gerçekten sona yaklaşmış mıydım? Ne yani gerçekten herşey bitecek miydi? Peki ya yaşadığımı bilen arkadaşlarım? Onlara birdaha ayni acıyı yaşatacak mıyďım? Bu kadar acımasız mıydım?
Hayır değildim. Fakat elimden birşey gelmiyordu. Düşündüm. Bu zamana kadar yaşadığım şeyleri. Iyi ve kötü anılar gözlerimin önünden geçerken, gülümsedim. Her ne kadar çok acı çekmiş olsamda, hayatım boyunca hep güçlü kalmayı başarmıştım.
Kendim ile gurur duyduğum bazı anılar oluyordu, ve şuan o anlardan birindeydim. Her insan gibi hata yapmıştım. Bazılarında pismanlik duyuyor, diğer ile iyiki yapmışım diyordum. Hatalar, insanı güçlendirir. Birdaha aynı hataya düşmesin. Çünkü sonunu iyi bilirsin, ne olacağını. 19 yaşındaydım. Doğum günüme az kalmıştı ama ben doğum günümü kutlayamıyacaktım. Çünkü birazdan burada son nefesimi vermiş olacaktım.
Titrek bir nefes aldım, kac dakikadır dizlerimin üstüne çökmüştüm bilmiyorum, dizlerim ağrımaya başlamıştı. Ellerim dizlerimin üstünde duruyordu, dua eder gibiydim. Başım aşağa eğikti, loş odada ikimziden başka biri yoktu. Odanın içinde nefes alış verişimizden, başka birşey duyulmuyordu.
Kafamın hemen arkasında olan namlu, bana gerçeği anlatıyordu.
Hayatın ne kadar acımasız olduğunu. Elimde olsa, bundan 1 sene öncesine giderdim. O zamanlar hayat daha kolaydı, tek derdim Zayıflamaktı. Zayıflamaya çalıştığım anlar aklıma geldiğinde, gülümsedim. Kendi kendime gaz verirdim.Ne güzeldi o günler, sadece mina vardı. Keşke şuan mina yanımda olsa, ona veda edebilsem. Ona Üzgün olduğumu söylesem, beni affeder mi? Bilemiyorum. Mina beni daha yeni bulmuşken, bir daha kaybetmeye dayanamzdı. Onu birdaha yanlız bıraktığım için kendimi affeder miydim? Hayir, etmezdim.
Silahın çekilme sesini duyduğumda Gözlerimi yumdum. Evet, birazdan korktuğum şey, yani ölümüm gerçekleşecekti. Ölüyorum diye korkuyordum, arkamda bu sefer bıraktıklarımı düşünüyordum. Ikinci kez, bir arkadaşını kaybetmiş birini düşünüyordum. Onlar adına korkuyordum, ya bu pis dünyada benim bulaştığım işlerin içine girseler ne olacakti? Ya ölümümü kaldıramaz ve kendine birşey yaparlarsa? Korkuyordum arkadaşlarımın adına korkuyordum.
Gözlerimi yumduğum an, gördüğüm karanlık beni kucakladı. Sonsuza dek kapatmıştım gözlerimi. Bu sefer gerçekten karanlık ile bir bütün olacaktım.
8 saat önce;
Gözlerim ile dosyaları tararken, bir isimde takılı kaldım. Elat karakaya. Bir hafta önce adamlarını dövmüştüm. Zamanı gelmiş miydi? Elatı bir ziyaret edecektim. Ne demiştim? "Göğün kırmızı olduğu an, beni beklesin. " Gök bugün benim için kırmızıydı, çünkü öldüğüm gündü bugün. 7 ay önce gök benim için kan ağlıyordu. Her ölüm günümde birine zarar veriyordum. Bu bazen fiziksel bazen ruhsal oluyordu, moralimi bağlıydı.
Yanımda duran kahve fincanımdan bir yudum aldım, çalışma odamda üc dört saatır oturuyordum. Bugün Elatın yanına gidecektim. Son hazırlıkları yapıyordum şuan. Gözlerim ağrımaya başladığında, Laptopumu kapatım ve kendimi yatağıma attım.
Bartu ve Mertle bugün konuşmuştum. Onlara Elata gideceğime dair birşey söylememiştim. Eger söyleseydim, peşime takılırlardı. Ben yanlız çalışmayı seviyordum. Bir hafta boyunca beni günde üc defa aramışlardı. Beni boğmaya başlamışlardı, fakat sesimi çıkarmıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Değişim
Teen Fiction'Her ne kadar oyunun küçük bir intikam gibi gözüksede, içi çok daha karışık ve çok daha büyük bir şey Yüce. Bu yolda kimseye güvenme, babana bile. Bu şekil düşün; bu yol karanlık, gece gibi ama her gece gibi bunun da bir sonu var. Güneş doğduğunda...