PERİ YILMAZ
Kemerimi çıkarttım ve arabadan indim.
Sabah Selinle erkenden kalkıp güzel bir kahvaltı yapmıştık. Annemler toplantıları olduğu için bugün işe normal saatlerinden daha erken bir vakitte gitmek zorunda kalmışlardı.
Kahvaltıdan sonra da hazırlanmış ve okula gelmiştik.
Selinin aksine benim pek neşem yoktu. Mağlum, Emir ve olanlardan sonra bu aralar pek de olacağını zannetmiyordum. Selin de somurtunca kızıyordu bana. Ama elimden bir şey gelmiyordu. İster istemez somurtuyordum.
Selinle beraber okulun bahçesine çıktığımızda gözlerim ister istemez Emirlerin oturduğu banka kaydı. Sadece Uygar, Barış ve Atakan oradaydı. Emir, Mert ve Güney henüz ortada yoktu.
Selin de yavaşladığımı anlamış olacak ki arkasını dönüp yanıma geldi ve koluma girdi.
" Yürü hadi " dediğini yapıp adımlarımı onunkilere yetiştirdim.
Binaya girdiğimizde koridorun fazla kalabalık olmadığı dikkatimi çekti.
Normalde tıka basa dolu olan koridorda çok az kişi vardı. Ama biz normal geldiğimiz saatten erken gelmiştik. Bu yüzden normaldi.
Sınıfa onu görünce üzülceğimi bilsem de Emiri görme umuduyla girdim.
Mertle her zaman oturduğu -bizim sıranın yanı- yerine oturmuştu. Önlerine de Güney oturmuştu. Mertle Güney bildiğiniz anırarak gülerken Emir sadece tebessüm ediyordu.
Emir sanki ona baktığımı hissetmiş gibi gözlerini gözlerimle buluşturduğunda yüzündeki tebessüm yok oldu ve ciddi bir ifadeye büründü. Daha sonra ise üstümdekileri süzüp kaşlarını çattı. Bende daha fazla bakmayıp önüme döndüm.
Yerimize geçerken üçü de suspus olmuştu.
" O elbise ne lan? " dedi Mert Seline bakıp ayağa kalkarken. Sıramıza ellerini koydu ve Seline doğru eğildi.
Evet, Selinle bugün biraz abartmıştık.
O baya kısa bir toz pembe yazlık bir elbise giymişti. Ama elbisenin göğüs dekoltesi okula göre 'biraz' fazla kaçıyordu.
Ben ise siyah bir şort, üstüne de tam göbek deliğimin üstünde biten beyaz bir üst giymiştim. Onun üstüne de taytım gibi siyah olan bir hırka giymiştim.
" İlgilendirir mi? " dedi eliyle saçlarını düzeltirken. Saçlarını düzleştirmiş, gözlerini siyaha boyamıştı. Bordo ruju da 'ben burdayım' diye bağırıyordu.
" Evet, ilgilendirir " dedi çatık kaşlarıyla Mert.
" Gerçekten mi? Peki hangi konumda? "
" Sevgili konumunda " dediğinde bu sefer kaşları çatılan Selin olmuştu.
" Sen nerden benim sevgilim oluyorsun be? " diye çemkirdiğinde gülmemek için kendimi zor tuttum. Bu ikisinin atışmalarını gerçekten seviyordum.O sırada kolumdan tutulup hiçte nazik olmayan bir tavırla yerimden kaldırıldığımda Selinle Mert atışmayı bırakmış, bize dönmüştü.
Emir beni sınıftan çıkartıp çaprazımızda olan 'erkekler' tuvaletine sokmuş ardımızdan da kapıyı kilitlemişti. İçerinin boş olduğundan emin olduktan sonra da yanıma gelip beni kendi ve kapı arasında sıkıştırmıştı.
" Emir ne yapıyorsun? "
" Sen beni delirtmek mi istiyorsun? Eğer amacın buysa, beni delirtmekse, başarıyorsun "
" Niye seni delirtmek istiyeyim ki? "
" Bilemeyeceğim artık. Giydiğin kıyafetlerden bu anlaşılıyor "
" İstediğimi giyerim "
" Hayır. Giyemezsin "
" Giyerim ve sen buna karışamazsın. Şimdi çekil önümden. Burdan çıkacağım " dedim ve onu göğsünden itip bir iki adım geri gitmesini sağladım. Kilidi çevirdikten sonra kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Emir de aynı şekilde arkamdan çıkarken itiraz etmemesine şaşırmıştım. Ama bu konu üstünde durmayıp sınıfa girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAĞIMLI
Teen FictionO, uyuşturucu içerek kendini acılarından kurtardığını sanıyordu. Ama yanılıyordu. Yanıldığını o da biliyordu. O, uyuşturucu içerek kendini başka insanlardan soyutluyor, kendini karanlığın dibine çekiyordu. O, kendini kurtaracak, o derin kuyunun dibi...