Gördüğüm saçma bir rüyanın ortasındayken yüzümde hissettiğim sıvı bir şeyle gözlerimi yavaşça araladım. O kadar uykusuzdum ki gözlerim, sanki göz kapaklarımda bir sürü yük varmış gibi zar zor açılıyordu.
Açtığım gibi de aynı anda bana bakan iki çift gözle karşılaştım. Birkaç saniye geçmişti ki yüzüme dökülen şeyin su olduğunu fark ettiğimde hızla yatakta doğruldum. Bunu birden yaptığım için alnım bana su döken Barış'ın alnıyla sertçe çarpışmıştı.
"Ah!" diye acıyla inledim. Gözlerimi sıkıca kapatıp tek elimle alnımda acıyan yere bastırdım.
"Yuh, kafamı kırdın!" Benim gibi sızlanan Barış'a gözlerimi açıp kaşlarımı çatarak baktım.
"Bilerek yaptım sanki. Ne yapıyorsunuz sabah sabah odamda?" derken az önce Barış gibi geri çekilen Güney kulağını bağırmama karşılık kapatmıştı. Ben bile sabah sabah bu kadar enerjinin nerden geldiğini anlayamamıştım.
"Yavşak Barış, sana dökme dedim"Aşağıdan gelen Emirin sesiyle gözlerim kısa bir süreliğine odamın açık kapasına kaydıktan sonra tekrar Barışla Güneye döndüm.
"Siz ne yapıyorsunuz? Suyla uyuyan insanı uyandırmak ne ya?" dediğimde sinirle, Güney gözlerini büyüterek önce kendini gösterdi, ardından ellerini hızla sallayarak Barışı gösterdi.
"Minik kuşum, zaten bilerek suyla ıslatmadık ki. Seslendik, dürttük hiçbir şekilde uyanmadın. Emir de ben gelene kadar uyandırın, dedi. Ondan yani. Başka çaremiz kalmamıştı" dedi Barış yüzüne yalandan bir gülümseme yerleştirirken. Gözlerimi Güney'e çevirdiğimde o da aynı Barış gibi yüzündeki sahte gülümsemeyle bana bakıyordu.
"Emir mi ben gelene kadar uyandırın, dedi?" dedim inanmadığımı belli eden bir sesle.
"Evet, evet, kesinlikle Emir dedi. Hatta ben dedim ki 'Emir, bak günahtır. Yazık, bırak kız uyusun.' Ama yok, beni dinleyen kim?"
"Ben mi demişim öyle?" diyerek çatık kaşlarıyla Emir içeri girdiğinde Güney Barış'ın yanına giderek hafifçe arkasına geçti ve koluna yapıştı. Barış ise sanki kendisini koruyabilirmiş gibi yarısı hala su dolu bardağı önünde tutuyordu. Sırıttım.Yüzümü silmek için ince yorganı üstümden atıp bacaklarımı yataktan aşağı sarkıttım.
"Yalan konuşup beni sinirlendirme. Siz iki salağa, özellikle sana, dedim ki 'eğer Periyi ben gelene kadar uyandırırsanız gerisi beni ilgilendirmez'" dedi Barış'a bakarak. Gülümsemeye devam ederken ayağa kalktım ve Emir'in yanına yürüdüm.
"Bir sabah gözlerinizi açtığınızda karşınızda beni bulursanız sakın korkmayın" dedim Barışla Güneye bakarken. İkisi de aynı anda yutkunda.
"Gel kardeşim. Ben acıktım, bir şeyler yiyelim" dedi Barış Güneyi kolundan tutup Emire fazla yaklaşmamaya öze göstererek odadan çıkarlarken.Onlar odadan çıktığında aklıma gelen fikirle Emir'in üstündeki siyah tişörtün eteklerinden tutup kaldırdım ve hala ıslak olan yüzümü kuruladım.
"Bir an için beni soyuyorsun sandım" dediğinde tişörtünü yüzümden uzaklaştırdım ve açıkta olan karnını çimdikledim.
"Ah! Tırnaklarını en son ne zaman kestin?" diyip geriye çekilmeye çalıştı ama tişörtünü tuttuğum için tamamen elimden kurtulamadı.Etini tekrardan kapıp çimdikleyecekken karnının üstündeki elimi yakalayıp dudaklarına götürdü ve avucumun içinden öptü. Tişörtünü bıraktım ve yüzümü kurularken önüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına attım.
"Barış'ın anırmasından anladığım kadarıyla insanların kafasını kırmaya devam ediyormuşsun?" dedi sırıtarak.
Yüzümdeki tebessüm yok olup kaşlarım çatılırken boştaki elimi bu sefer canını daha çok acıtacak şekilde çimdiklemek için ona doğru uzatmıştım ki kahkaha atarak elimi tutarak durdurdu. Tuttuğu iki elimden beni hızlıca kendine çekince dengemi sağlayamayıp öne yalpaladım ve Emir'in göğsüne yapıştım. Çenemi göğsüne yaslayıp ona alttan bakarken o da gözlerini aşağı eğmiş, ellerini de belime sarmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAĞIMLI
Teen FictionO, uyuşturucu içerek kendini acılarından kurtardığını sanıyordu. Ama yanılıyordu. Yanıldığını o da biliyordu. O, uyuşturucu içerek kendini başka insanlardan soyutluyor, kendini karanlığın dibine çekiyordu. O, kendini kurtaracak, o derin kuyunun dibi...