Emir beni uyandırdığında diğer herkes sanki önceden kararlaştırmışlar gibi simsiyah giyinmişti. Selin Mertin göğsüne yaslanmış bir şekilde karşımdaki koltukta otururken Atakan, Barış ve Uzay hariç herkes hazır bir şekilde Emir ve Uygarın aşağı inmesini bekliyordu. Atakan ve Barış, Emirin söylediğine göre ben uyurken Zeliha teyzeyi bir günlük kiraladıkları daireye götürüp orada dururlarken Uzay, zarfı bırakmaya gitmişti.
Dirseğimi koltuğun tepesini yaslayıp kafamı da elime yaslarken esnedim. Uyandığımdan bu yana yaklaşık üç saat geçmişti ama o kadar derin uyumuştum ki, gözlerimi açtığımda ilk beş dakika kendime gelememiştim. Şimdi de pek geldiğim söylenemezdi.
Esnediğim için yaşaran gözlerimi elimin tersiyle silerken merdivenlerden gelen ayak sesleriyle kafamı salonun çıkışına doğru çevirdim. Onlar da tıpkı bizim gibi simsiyahlardı.
"Az önce Uzay aradı. Zarfı bırakıp zili çalmış, sonra da evden uzakta bir yerden izlemiş. Berat kapıyı açmış ve zarfı almış. Şu anlık her şey yolunda" dedi Uygar telefonunu arka cebine koyarken.
"Biz kaç araba gidiyoruz?" diye sordu Mert tek eli koltuğun tepesinde tek eli Selinin saçlarındayken.
"İki. Güney, Mertle Selin ve dönüşte Uzay Uygarın arabasıyla, Atakan, Barış ve Zeliha teyzede bizim arabayla"Emir bir yandan giyinirken bir yandan da siyah deri ceketini giyiyordu.
Hepimiz ayaklanıp kapıya yöneldik ve ayakkabılarımızı giyindik. Hava soğuk olmadığından Emir hariç kimse mont giymemişti. Bir iki ay sonra yaza girecektik. Benim giydiğim kapüşonlu üst kalındı ve zaten arabayla gidecektik. Fakat gördüğüm kadarıyla Emirin kazağı inceydi.
Evden çıktığımızda Emir kapıyı kilitleyip anahtarı cebine attı. Diğerleri binecekleri arabalara dağılırken ben birkaç adım ileride Emiri beklemiştim. Yanıma geldiğinde kolunu omzuma atıp beni kendine çekti ve saçlarımın arasına uzun bir öpücük bıraktı.
Arabanın uzak kumandasıyla kilitleri açarken Uygarın arabası dolmuştu. Bizim arabada dönüşte onlarınki gibi olacaktı ama Emir, büyük ihtimalle, en azından giderken yalnız kalalım diye evdeki herkesi bir arabaya toplamıştı. Böyle olduğuna emindim çünkü daha önce bunu birçok kez yapmıştı.
Arabaya binmemiz ve hareket edip Uygar'ın arabasının önüne geçmemiz çok hızlı olmuştu. Emir oldukça sabırsızdı. Bir an önce her şeyin olup bitmesini istiyordu. Bende heyecanlı ve gergindim ama benimkisi daha çok önümüzdeki saatlerde nasıl hissedeceğim ya da neler göreceğimdendi.
Önce caddeye, daha sonra da çevre yoluna çıktığımızda yollar saat geç olduğu için boştu. Kalbim her saniye daha da hızlı artarken terleyen avuç içlerimi koyu gri pantolonuma sürttüm.
Ancak birkaç saniye sonra Emir elini uzatıp parmaklarını sol elimin parmakları arasına doladı ve kendine doğru çekip elimin üstünden uzunca öptü."Gerilmeni gerektirecek bir şey yok. Ben yanındayım" dediğinde kafamı arkaya yaslayıp kafamı ona çevirdim ve kaşlarımı kaldırarak suratına baktım.
"Diyene bak. Arabayı normal sürdüğünden katbekat daha hızlı sürüyorsun"Dudakları düz bir çizgi haline bürünüp yüzü bir anda ciddileşirken benimde yüzümdeki gülümseme yavaş yavaş silinmişti. Elimin üstünü okşayan parmağını hissetsemde bakışlarımı ondan ayırmadım.
"Bir an önce bitmesini istiyorum sadece" dedi kısık sesle. Sesi aynı zamanda yorgun ve bıkkın çıkmıştı.
Bağcıklarını gevşek bağladığım spor ayakkabılarımı çıkartıp dizlerimi kendime çekerken koltukta biraz ona doğru döndüm. Bu sefer ben onun elini iki elimle tuttum ve dudaklarıma götürdüm. Elinin üstüne ard arda öpücükler koyarken bir yandan da onu izliyordum. Dudaklarının yukarı kıvrıldığını fark ettiğimde amacıma ulaşmanın verdiği mutlulukla gülümsedim ve elinin üstünü yanağıma yasladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAĞIMLI
Teen FictionO, uyuşturucu içerek kendini acılarından kurtardığını sanıyordu. Ama yanılıyordu. Yanıldığını o da biliyordu. O, uyuşturucu içerek kendini başka insanlardan soyutluyor, kendini karanlığın dibine çekiyordu. O, kendini kurtaracak, o derin kuyunun dibi...