Bölüm 55

5.5K 187 18
                                    

BARIŞ SÖYLER

Bahçedeki banklardan birine oturmuş Sılanın çıkmasını beklerken bir yandan da sıkıldığım için aldığım çayı içiyordum.
Çay sevmezdim halbuki ama kahve makinası bozulduğu için ve ayriyeten tamircide öğleden sonra geleceği için kantinde bir tek çay kalmıştı.

Normalde öğle saati, yani saat on ikiydi ve bütün çalışanlar hastanenin geniş bahçesinde oturup sohbet ederken Sıla bir türlü çıkmamıştı.

Emirin doğum günün üstünden üç gün geçmişti ve ben üç günden beri hastanenin öğle arasına gelip Sılayı izliyordum. Her gün elindeki bardağıyla aşağı inip aynı banka oturuyor ve bir saat boyunca telefonuyla ilgileniyor, bazende etrafına bakınıyordu.
Beni onu izlerken görmemişti ama ben onu öğle arası bitene kadar izliyor o içeri girince de gidiyordum. Dün gece de Sılayla konuşmaya karar vermiştim.

Bu fikir aklıma nerden gelmişti bilmiyorum ama rüyamda onunla tanıştıktan sonra sevgili oluyorduk ve ben sanırım buna dayanarak onunla tanışma fikrine kapılmıştım.

Elimdeki bitmiş olan bardağı karşımdaki küçük çöp kutusuna atmak için kalkmıştım ki hastanenin merdivenlerinden inen sarı saçlı bir kız dikkatimi çekti.
Sıla aşağı iniyordu.

Hızlı bir şekilde bardağı çöpe attıktan sonra kafamı tekrardan Sılanın olduğu tarafa çevirdim.

Elinde benim az önce attığım bardak gibi bir bardakla birlikte masalı banklardan birine tek oturduktan sonra cebindeki telefonu çıkartıp onunla uğraşmaya başladı.

Yanına gidip gitmemek arasında kalmıştım.

Daha önce bir kızın peşinden koşmamıştım ve koşanlar için bu duygunun ne demek olduğunu şimdi anlayabiliyordum.
Bir kere fazla gerilmiş ve heyecanlanmıştım. Yanına gidince ne yapacağımı kafamda tartarken aklıma gelen fikirle sırıttım ve ellerimi karnıma koyarak Sılaya doğru yürümeye başladım.

" Ahh! Karnım " dedim yanına geldiğim zaman.

Kafasını telefonundan kaldırıp bana baktıktan sonra elindeki telefonu cebine koydu ve bardağı masaya bırakıp yanında oturan bana döndü.

" Beyefendi iyi misiniz? " dedi tek elini omzuma koyarken.
" Değilim valla. Karnım fena ağrıyor. Resmen regl sancısı çekiyorum " dediğimde güldü. Daha sonra sanki bir şey hatırlamış gibi kaşlarını çattı ve yüzüme daha dikkatli baktı.
" Seni hatırlıyorum. Sen şu odada bana sarkıntılık yapan çocuksun " dediğinde ellerimi karnımdan çektim.
" Sarkıntılık yapmadım. Başkasıyla karıştıyor olmayasın? "
" Evet, yaptın ve hayır, sendin. Hatırlıyorum. Arkadaşların da vardı hatta yanında. Kaç kişilerdi? Dört müydü beş mi? "
" Vay be. Beni bu kadar net hatırlayacağını tahmin etmemiştim "
" Psikolojik tedavi alması gerek hastalarımın da bir listesinin tutuyorum ve sen o listede birinciliği taşıyorsun. Bu yüzden unutmam normaldir " dediğinde yüzümü buruşturdum.
" Bu biraz ağır olmadı mı? " diye sorduğumda omuz silkti.
" Ne için geldin buraya? "
" Hastaneye ne için gelinir? " dedim gülerek. Gözlerini devirdi.
" Senin tedavi olmaya gelmediğin belli. Eğer onun için gelseydin şu an çalışanların olduğu bahçede değil, içeride olurdun "
" Fazla zekisin "
" Bu yüzden buradayım, senin aksine "
" Yalnız sen beni baya baya gömüyorsun " dediğimde sesli bir şekilde güldü.

Güldüğünde sol yanağında oluşan büyük gamze ilk dikkatimi çeken şey olmuştu. Dişleri düzgündü ve gülerkenki sesi de cidden harikaydı.

Birkaç saniye sonra gülmesini kesip yüzünü eski haline getirdikten sonra boğazını temizledi ve tekrardan bana döndü.

" Evet, şimdi buraya daha doğrusu benim yanıma neden geldiğini söyle "
" Adın ne? "
" Cidden bunu sormaya mı geldin? " dedi şaşırarak.
" Evet, bunu sormaya geldim "
" Sıla "
" Biliyordum aslında. Soyadında Güngör ve on dokuz yaşındasın. Bu yaşta nasıl hemşire oldun? " dediğimde şaşkınlıkla suratıma baktı.
" Bunları nerden biliyorsun? "
" İlk önce ben sordum "
" Okula iki yıl erken başladım. Stajyer olarak da bu hastaneye gelirken bu hastanenin bir tanıdığımızın hastanesi olduğunu öğrendik. Küçük bir sınava girdim ve burada çalışmaya başladım.  Zaten daha bu çalışmaya başlayalı birinci senem "
" Şanslıymışsın "
" Sıra benim sorumda. Bunları nerden biliyordun? "
" Benim bilemeyeceğim tek şey derslerdir " dediğim şeye güldükten sonra tekrar bana döndü.
" Peki ya senin? Senin adın ne? "
" Beni tanımıyor musun? "
" Tanımalı mıyım? " dedi anlamayarak.
" Dünyanın en yakışıklı insanlarından -hatta insanıyım da diğerlerine ayıp olmasın diye böyle söylüyorum- biriyim ve beni tanımıyorsun öyle mi? "
" Evet, seni tanımıyorum. Sadece hatırlıyorum dedim. O kadar hasta geliyor, adını falan unuttum yani "
" Ben Barış. Barış Söyler " dedim elimi uzatırken.
" Memnun oldum Barış "
" Eee, bütün öğle tatilini burada oturarak mı geçiriyorsun? "
" Evet. Yani kimseyi tanımadığım için arkadaşım yok. Hem zaten herkes torpilli olduğum için benden nefret ediyor. Ama ben torpilli olmak istemedim ki. Aileme söylemiştim diğer bütün yaşıtlarım gibi çalışayım diye ama beni dinlemediler "
" Kim? Kim senden nefret ediyor? Senden nefret eden ölsün be? " dediğimde tebessüm etti.
" Teşekkür ederim ama işte ediyorlar "

BAĞIMLIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin