İKİ HAFTA SONRA
Bahçedeki masalı bankta otururken gözlerimi etrafta dolaşan insanlarda gezdiriyordum. Böyle yaptığım zamanlar aklıma onların da hayatlarının bizimkisi gibi olup olmadığını merak ediyordum. Hayatımın şu son birkaç haftası oldukça hareketli ve ruhsal anlamda yorucu geçtiğinden bunu ister istemez düşünüyordum. Kendi duygularımı fazla yoğun yaşadığımdan onların da duygularını merak ederken bulmuştum kendimi.
Hayatımızda pek bir değişiklik olmamıştı. Aynı şekilde okula gidip geliyor, çoğunlukla okuldan sonra Emirlerin evinde toplanıyorduk. Görünürde bir fark yoktu belki ama hepimizin içten içe daha rahat hareket ettiğini fark edebiliyordum. Bende öyleydim. Artık bazı konularda içim daha rahattı. Ayrıca bu geçen iki hafta boyunca, yani o olaylardan sonra, sanki aramızda zaten güçlü olan bağların daha da güçlendiğini hissetmiştim ve bunu hissetmek beni epey mutlu etmişti.
Emirle diğerleri atışmaya her zamanki gibi devam ediyordu. Özellikle Barış, Sıla hastanedeyken yanımızda tek kaldığında aşırı kıskançlık yapıyor, herkesin yanındakine sataşıyordu. Genelde kurban olarak Emiri seçip benle ilgilenmeye başladığındaysa ya Emirden ağır bir küfür yiyordu ya da koluna veya bacağına sert bir darbe alıyordu. Tabi bu onun pes etmesine yardımı olmuyordu.
Emirle aramızdaki ilişkide düğümlerini iyice sıkılaştırmıştı. Aramızdaki sırları, ki benim neredeyse hiç sırrım yoktu, elimizden geldiğince birbirimize anlatıyorduk. Emir, eskisine oranla daha az paranoyak davranıyor, olaylardan hemen sonra olduğu gibi her dışarı çıkacağım zaman işi gücü bırakıp yanıma gelmiyordu. Bunu yapmaması için her ne kadar ona bir hafta boyunca her gün söylesemde ancak bu hafta yavaş yavaş uygulamaya başlayabilmişti. Bazen yine kendini tutamayıp geliyordu ama en azından çabalıyordu.
Havalar da artık birkaç hafta öncesine oranla daha sıcaktı ve öğle arasında yemeğini yiyen kendini bahçeye atıyordu. Yine de montlar giyilmeye devam ediyordu çünkü havanın sağı solu belli olmuyordu.
Biz de kendimizi bahçeye atmıştık. Ayriyeten bugün, öğle arasından sonraki derslerimiz beden dersi olduğu için de çantalarımızı sınıftan almış, hepsini oturduğumuz bankın masasına yığmıştık. Gerçi, şu an hepsi Barış'ın bedeninin altındaydı.Masada ben, Emir, Selin, Mert ve Barış oturuyorduk. Atakan İremi yanımıza çağırmak için, Uygar da Laleyi yanımıza çağırmak için gitmişti. Güney, öğle arasının başında tuvalete gideceğini söylemiş, ancak bir daha geri dönmemişti. Bunca saat tuvalette durduğunu sanmıyordum ama büyük ihtimalle birazdan gelirdi.
"Ya neden benim de sevdiceğim bu okulda değil?" dedi Barış bağırarak, ağlamaklı bir ses tonuyla. Üstüne yattığı çantalarımızı ezerek yüzünü Emirle benim oturduğum yere çevirdi. Güldüm.
"Okuldan sonra görmeye gitsene" diye bir fikir sunduğumda yüzünü buruşturdu.
"Gidecektim ama hastanedeki işi uzunmuş"
"Biz geldik!" Uygar'ın sesi kulaklarıma dolduğunda kafamı kaldırıp Laleyle birlikte bize doğru gelen Uygar'a döndüm.İkisi sonunda aralarındakini netleştirmişlerdi. Zaten birbirlerinden hoşlanıyorlardı ve bunu ikisi fe biliyordu. Ama Uygar bir türlü ona tamamen açılmak için fırsat bulamıyordu. Yine yaklaşık bir hafta önce ben Emirlerdeyken Uygar yine söyleniyordu. Bende onu karşıma almış, artık ona hislerini tamamen açması gerektiğine dair uzun bir nutuk çekmiştim. Ben konuşmamı bitirdiğimde diğerleri alkışlamış, Uygar ise bana sarılıp Lale'nin evine gitmişti. Bir iki saat sonra geri döndüğünde yüzündeki o mutsuz hal gitmiş, yerine kocaman bir gülümseme gelmişti. Hatta daha sonra bunun verdiği mutlulukla herkese kocaman kaselerde mısır patlatmıştı ve biri komedi biri korku olmak üzere iki film izlemiştik. Aslında ben korku filminin neredeyse tamamında gözlerimi kapattığım için izleyememiştim ama mısırımın tamamını bitirmiştim. Ben o gece annemler evde olmadığından Emirlerde kalırken Selinde gece geç saatlere kadar bizle kalmıştı. Annem başta Emirlerde kalmama mırın kırın edip sonra kabul etsede babamı ikna etmek o kadar kolay olmamıştı. Annem sayesinde o da tamam demişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAĞIMLI
Teen FictionO, uyuşturucu içerek kendini acılarından kurtardığını sanıyordu. Ama yanılıyordu. Yanıldığını o da biliyordu. O, uyuşturucu içerek kendini başka insanlardan soyutluyor, kendini karanlığın dibine çekiyordu. O, kendini kurtaracak, o derin kuyunun dibi...