&&
İYİ OKUMALAR!
Pansiyonda geçirdiğim bir haftayı geride bırakırken param tükenmişti. Pansiyon sahibine para vermem gerekiyordu ama ben beş parasızdım. Kaçsam kalacak bir yerim yoktu. Belki de iyilik yapmayı artık arkamda bırakmamın zamanıydı. Dağılmış odadan çıkıp karanlık holde durduğumda etrafımı kontrol ettim. Her an o adam çıkıp para isteyecek gibi duruyordu. Hızlı adımlarla merdivenleri aştığım da danışmandaki adam yerinde değildi. Fırsatı değerlendirip pansiyondan çıktığımda gece olmak üzereydi. Ara sokakta etrafıma dikkat çekmemeye çalışarak yürüdüm. Sağ cebimdeki bıçağı sıkıca kavramıştım. Ellerimin kırmızı görüntüsünü tahmin edebiliyordum. Cebimdeki telefonum titrediğinde bıçağı sıkmayı bırakmadım ve diğer elimle aramayı yanıtladım.
"İyi günler Derin Yorulmaz ile mi görüşüyorum?" karşıdaki naif kadın sesi eski soyadımla seslenmişti. Hala Yorulmaz mıydım?
"Buyurun benim."
"Bir ay önce yaptığınız başvuruyu inceledik eğer müsaitseniz görüşmek istiyoruz." tabi ya buraya gelmek aklımın ucunda bile olmadığı zamanlar bir dans okuluna başvuruda bulunmuştum.
"Yalnız ben Ankara'da değilim." kısa bir sessizlik yaşandı. Bu da mı ellerimden alınacaktı?
"Bana tam adresinizi vermeye ne dersiniz?"
"Tam adresimi mi? Hanımefendi ben Ankara'da değilim ve forumda adresim yazılıydı."
"Biliyorum Derin hanım fakat gönderdiğiniz video izlediğimizde fazlasıyla etkisinde kaldık ve sizi elimizden kaçırmak gibi bir niyetimiz yok." heyecan içinde atan kalbime mutlulukta eşlik etmişti. Beğenmişler miydi gerçekten?
"Adresi vermem neyi değiştirecek?"
"Dans ekibimiz verdiğimiz adrese gelecek." ve bu yaşadığım şaşkınlık beni bozguna uğratmıştı. Ünlü bir dans şirketi benim ayağıma mı geliyordu? Bu bir rüyaysa uyanmamayı diliyordum.
"Böyle bir şey mümkün mü?" arkamda duyduğum mikrofon sesiyle kaldırıma çıktım. Ne zamandır yolun ortasındaydım ki?
"Dediğim gibi Derin hanım elimizdeki en iyi seçenek sizsiniz." birinin seçeneği olmak uzun zamandır yaşamadığım bir şeydi.
"Pekala adresi veriyorum." kısa adresi verip haftaya bugün burada olacaklarını belirtip telefonu kapattım. En olmadık zamanda gelen şey yırtılmış ruhumu toplamıştı açıkçası. Elimdeki bıçağı sıkmaktan vazgeçip cebimden çıkardım. Şimdi kendimi özgür hissediyordum.
>>>>>>>>>>>
Pansiyona geri döndüğümde vakit gece yarısıydı. Sessiz adımlarla içeriye girdiğimde danışmadaki adamın horladığına şahit oldum. Bu horlama şekli bana babamı anımsatmıştı. Büyük ihtimal kendi horlamasından beni duyamayacaktı. Merdivenleri aşıp odama girdiğimde ışığı açma gereği duymadım. Arkamı dönüp üzerimdeki kot ceketi yatağa fırlattığım da çarpma sesi duydum. Tedirginlikle ışığı açtığımda yatağın üzerinde asla beklemediğim kişi buldum, Alpay'ı. Kot ceketim muhtemelen yüzüne çarpmıştı ve şimdi kucağında duruyordu.
"N-ne işin var senin burada?" ceketimi sakinlikle yan tarafına koyup ayağa kalktı.
"Pek güzel bir karşılama olduğu söylenemez." üzerindeki takım elbise onu fazlasıyla çekici kılmıştı. Sanki takım elbise ona ait gibiydi, ondan bir parça gibi.
"Alpay bey burada ne arıyorsunuz?" omuz silkti.
"Seni götürmeye gelmiş olabilirim." adam resmen resmiyeti bırakmış benimle senli konuşuyordu.
"Unutun bunu ve lütfen odamdan çıkın!" deyip işaret parmağımla kapıyı işaret ettim.
"Bir hafta boyunca seni gözetleyip kendine gelmeni bekledim. Artık Yaren'i üzmeyi bırak." doğru ya Yaren için. Onu da üzmüştüm, dedesine zarar vermiştim. Peki ya benim üzülen duygularım? Yıkılan hayallerim? Bedenim koparılan bir can ile duygularımı da koparmışlardı. Alpay dedeye üzülemedim. Bu beni kötü biri yapardı ve bende kötü biriydim.
"Ben kendisiyle konuşurum şimdi odamı terk edin!" sert adımlarla dibime kadar gelip durdu. Şuan himayesi altında gibi olsam da böyle bir şey söz konusu bile değildi. Geri çekileceğim sırada kolumdan tutup durdurdu.
"Fazla inatçısın ve bu benim canımı sıkıyor." tüm kelimelerim rotasına hazırken hiç ummadığım bir şey oldu. Kendimi tepe taklak olmuş bir şekilde Alpay'ın omzunda buldum. Ayaklarım çırpınırken ara sıra karnına da tekmeler atıyordum. Bacağıma attığı acı dolu cimcik ile ayaklarım direnmeyi bıraktı. Sırtına yumruklar atarken çoktan pansiyondan çıkmıştık. Gecenin yarısında tüm gözler bizdeyken sarı saçlarım kızaran yanaklarımı örtmüştü.
"Al yanıklarını tahmin etmemek elde değil." bedenimi arabanın ön koltuğa yerleştirdiğinde kemerimi takıp burnunu burnuma sürttü. Yakından gördüğüm gözlerim beni gafil avlamıştı. Biz ne yapıyorduk Allah aşkına? Silkelenip kendime geldiğimde omzundan ittirdim.
"Geri bas ağam!" bu kelimeyi adamlardan birkaç defa duymuştum ve kesinlikle bende eğrelti duruyordu. Kaşlarını çatıp geri çekildi ve kapıyı oldukça sert bir şekilde kapattı. Şuna bak hem atarlı hem yakışıklı! Alpay direksiyonda yerini aldığında vitesi üçe takıp gaza yüklendi. Bu arabadan ölmeden inebilirdim umarım.
||-||-||-||-||
Medya; Alpay
Bölüm hakkında yorum ve görüşlerinizi bekliyoruz.
Bu arada okullar açılıyor şimdiden hepimizin gazası mübarek olsun!
Oy vermeden gitmeyelim!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
P U S
General FictionKaranlıkta kalmış bir adamın değil, Karanlığa karışmış bir kadının acısı bu. Dostlar vardır, hiç bitmeyen. Dostlar vardır, sonu ölümle biten. Bizim sonumuz da öyle olacak sanıyordum, Ta ki onu tanıyana kadar. Beni karanlıktan çekip çık...