|32.Bölüm|

69 32 3
                                    

DERİN YORULMAZ'DAN

Sürüklendiğim kaos artık beni korkusuz bir kadın yapmıştı, kaybedeceği bir şeyi olmayan kadın. Ne kadar tehlikeliydim? Gözüm ne derece kararabilirdi? Ellerim Yiğit'in kafasını koparıp köpeklere yedirme isteğiyle dolup taşıyordu. Araba daha önce hiç gelmediğim bir apartmanın önünde durduğunda Alpay beklemeden indi. Zor da olsa onu takip edip apartmana girdiğimizde asansöre yürüdük. Burası yeni evi miydi? Neden evi değiştirmişti peki? Asansörün aynasında buluşan bakışlarımız çok başkaydı, ben boş bir ifadeyle bakarken onun gözlerinden akan tedirginlik ve soru işaretleri kafamı karıştırmıştı.

Neler oluyordu?

Hissediyordum, bu apartmanın içinde beni bekleyen bir bomba vardı. 

Asansör sekizinci katta durduğunda indik. İner inmez kapısı açık bir ev bizi karşılığında Alpay boğazını temizledi.

"Bir süre burada kalacağız."

"Plan benim demişti hatırlamıyor musun?"

"Derin plan hala senin sadece bunu yapmama izin ver." sustum farklı bir ev zarar vermezdi hatta iyi bile olabilirdi. Kapıdan içeri girdiğimizde koltukta bizi bekleyen Ferdal hanımla şaşkındım. Elbette onu beklemiyordum.

"Anne artık gidebilirsin."

"Bundan emin misin oğlum? Buna hazır değil gibi gözüküyor." Ferdal hanımın anneci bakışları beni altüst etmişti. Bana acıyor muydu? 

"Bu er geç olacaktı." neyden söz ediyorlardı? Ferdal hanım yanıma gelip elini omzuma koydu.

"Acın büyük ama lütfen ona iyi davran." sonra çekip gitti. Kime iyi davranacaktım? Alpay'a mı? Hah! 

"Alpay ne oluyor?" 

"Otur anlatacağım." beni bekleyen bomba işte şimdi patlayacaktı. Koltuğa oturduğumda beni bekleyen asıl bombadan bi'habermişim meğer. Salona sarışın bir oğlan çocuğu koşarak girdiğinde hiç düşünmeden kendini Alpay'ın kucağına atladı.

"Baba!" 

Dondum. Bomba yüzüme patladı ve ben parçalara ayrıldım. Kulaklarım neyi işitiyordu? Deliriyordum öyle değil mi? Kesinlikle artık bir deliydim! Alpay ben yokmuşçasına kucağındaki oğlan çocuğunu öpüp sevdi. 

Çocuk çok güzeldi.

Öyle güzeldi ki.. Onun gerçekten de Alpay'ın çocuğu olmasını istedim ama elbette olmayacaktı. Yutkundum.

"D-dayısı mısın?" hem çocuk hem de Alpay bana bakıp durdular. Sonra Alpay nihayet konuşmaya karar verdi.

"Hayır babasıyım." güzel artık deliliğim kanıtlandı. Hemen hastaneye mi yatmalıydım? 

"Ne saçmalıyorsun Alpay?" Alpay kucağındaki çocuğa bir şeyler fısıldayıp indirdiğinde çocuk bana dönüp avcunun içine bir buse kondurup bana atıyormuş gibi yaptı ve sonra da koşarak salondan çıktı.

"Bunu nasıl söylerdim bilmiyorum fakat bilmen gerekiyordu. Benim bir oğlum var onu kabullenmeyebilirsin ama onu incitemezsin."

"Bir oğlun vardı öyle mi? Peki bundan Yaren'in haberi var mıydı alçak herif? Sorun çocuğunun olması mı sanıyorsun? Sorun senin yalanlar üzerine bir hayat kuracak olman." sakinleşmeliydim. Bana ne oluyordu? Neye öfkelenmiştim bu kadar? 

"Biliyorum ama yapamazdım annemden başka kimse onu bilmiyor ve artık sen. Bundan 4 sene önce Rus asıllı bir kadına aşık oldum ve o da bana hayatın sillesini atıp gitti. Dedem evlilik dışı bir ilişki yaşadığımı öğrenirse mahvolur, beni siler. Bizde bunu yapmak zorunda kaldık. Herkesten uzak sakin bir hayat." karışıktım hem de çok. Ona hak verecek bir yan bulmaya çalışıyordum ama olmuyordu.

"Neden o almadı çocuğu?" güldü.

"Bir orospuya çocuk verecek göz var mı bende?" 

"Hiç mi istemedi?"

"Hiç." aklım almıyordu nasıl bir anne evladını istemezdi? Ellerim karnımda gezindi onun şuan da burada olmasını isterdim ki.. İçimden asla atamayacağım bir ukteydi.

"Adı ne?" 

"Aslan." asil bir isimdi, onun çocuğuna yakışacak kadar güzel bir isimdi. Bir süre sustuk Aslan'ı düşündüm onun zor hayatını ve daha da zorlaşacak hayatını. Bir çocuğu asla incitmezdim ve kendime inanamasam da onu çoktan kabullenmiştim.

^^^^^^^^^

Kalacağımız yeni evi gezmiş Aslan'ı görmeyi birkaç kez kendi içimde reddetmiştim. Çocuk odasının önünde tekrar kendimi bulduğumda buna hazır olmalıydım. Odanın kapsını tıklatıp aralık kapıdan içeriye girdiğimde onu bir tren yolunun önünde oynarken buldum. Öyle masum ve güzeldi ki.. Kokusunu deli gibi merak ediyordum. Çocuklar masumiyet ve saflık kokardı muhtemelen Aslan da öyle kokuyordu.

"Aslan gelebilir miyim?" Aslan tedirgince ayağa kalkıp başını sallamakla yetindi. Korkunç gözüküyor olabilir miydim? 

"Ne oynuyorsun bakalım?"

"Hiç öyle şeyler." küçücük çocuğun verdiği cevaba gülmek istedim ama kendimi tuttum.

"Hmm bende oynayabilir miyim?" 

"Sen kocamasın ama!" bu kez kendimi tutmadım ve gülümsedim. Şaşkın gözleriyle öyle bakıyordu ki kendime zaman tanımadan onu kollarımın arasına çektim. 

Kokusu.. 

Bu çok garipti ama Alpay gibi kokuyordu.

Tek farkı masumiyet kokusuydu. 

Kollarımdan sıyrılıp trenin diğer kısmına geçip oyuna verdi kendini. Acaba onu korkutmuş olabilir miydim? 

"Babam der ki; kimseye alışma, kimseye sarılma. Eğer birine sarılırsan onu kaybetmeye göze almışsın demektir." şaka yapıyor olmalıydı. Küçücük çocuğa bunları mı öğretiyordu? Alpay'ın daha bilmediğim birçok garip yanını görecektim belli ki.

"Baban yanılıyor Aslan, eğer sarılmazsan kaybetmişsin demektir. Sarılacaksın ki gitmeyi göze bile almalısın. Fakat Aslan bunlar senin için çok büyük kelimeler, düşünceler. Zamanı geldiğinde sen kime hak vereceğini iyi bilirsin." sustu ama kafasının hayli karışık olduğunun farkındaydım.

"Peki zamanı ne zaman?" omuz silktim.

"Kaybettiğinde." odanın kapısı açılıp Alpay içeriye sızdığında gergindi.

"Memur geldi." oturduğum yerden kalkıp kendime çeki düzen verdim. Aslan'a tebessüm edip salona geçtiğimde salonun ortasındaki masada oturan memura ilerledim. 

"Hoş geldiniz."

"Çok hoş bulmadım hanım efendi bu adam tam bir zorba!"

"Siz onun kusuruna bakmayın mecbur kalmasa asla böyle davranmaz." külliyen yalandı, bu adam dediği gibi zorbaydı ama şuan yalan söylemek ne kaybettirecekti? Sandalyelere oturup nikah için hazır duruma geçtik. 

"Evet."

"Evet." imzaları attık ve elime bir evlilik cüzdanı tutuşturulup gidildi. 

Artık intikam vaktiydi.

DEVAM EDECEK...

P U SHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin