11

8.8K 315 25
                                    

Elimde tepsi. Tepside iki kahve. Bilin bakalım sade istenen kahveleri nasıl götürüyorum? Biraz şekerli. Tamam çok şekerli. Ya of tamam iki kiloyu eritmek için işkence çekmiş olabilirim!
Ama söyleyin dostlar, bu yelloza başka ne yapılır. Tepsiyi tek elime alıp, kapıyı tıklattım.
"Gel!" Aman görende kendi şirketi sanar. İçeri girip önce yellozun önüne, sonra da Kayra'nın önüne kahveleri bıraktım. Kendi masama yürürken yelloz çoktan fincanı eline almıştı. Acaba Kayra büyük bir tepki verir miydi?
Masama oturup büyük bir keyifle yellozun yüzüne baktım. Hala içmemişti. İçsene Kayra içmeden hadi!
Bakışları bana dönünce tedirgin olmadım değil.
"Canım kilo vermeyi düşündün mü? En az 10 kilo vermen lazım yani." Deyince şeytan dedi kalk git o kahveyi içmesine izin verme, dök o çakma sarılı saçlarından.
"Bu konunun beni ilgilendirdiğini sanıyorum." Deyip önümdeki dosyayla ilgilenmeye başladım.
Yellozdan bir öksürme tufanı kopunca gülmemek için dudaklarımın içini kemirdim.
"Buda ne? Sade istemiştim ama bu baya baya şekerli." Diye söylenmeye başladı pis yelloz.
"Olur mu öyle şey Yell..-Gamze hanım(!) sadeydi o karıştı mı acaba?" Hayır sen kötü değilsin Demet. Sadece olanları sarı yelloz haketti. İçimi soğutmaya çalışırken Kayra araya girdi.
"Bu şirkette bu kadar şekerli içen bir eleman tanımıyorum Demet." Dedi uyarıcı bakışları arasında. Sanırım beni fazlaca çözmüştü daha yeni hayatıma giren patronum.
"Belki şekerleri düşmüştür Kayra bey, olamaz mı?" Sesim o kadar masum çıkmıştı ki, içimde beni en iyi tanıyan tilki bile inanacaktı. O derece.
"Gamze sen şirketin oteline git yerleş, dinlen iyice. Ben yarın yurt dışına önemli bir ihaleye gideceğim." Yeni öğrendiğim bir yolculuk haberi. Neden bu şirkette bir çalışan olarak en son benim haberim oluyordu böyle şeylerden?
"Tamam Kayra beyciğim, ne zaman gelirsin?" Dedi yelloz ağzını yayarak.
Kız onu dövmek istiyordu. Patronu buradaydı. Ama olsundu. Yellozu parçalamanında zamanı gelecekti.
İçimde edebiyata tutulmuş yanımı susturup, Kayrayı dinledim.
"Bir kaç ay kalırım diye düşünüyorum. Döndüğümde burada olursun değil mi? Birlikte bir yemek yeriz." Döndüğünde tahtalı köyde olur İnşallah. Ama bir dakika. Döndüğünde? Bir kaç ay? Daha neler! Bu uzun süreli yokluğa hazır değilim.
Neden bilmiyorum ama çok yanlız kalırım ki ben burada.
"Olurum olurum, hadi görüşmek üzere. Kendine iyi davran." Ve yelloz kapı dışına çıkar.
Huzur. Temiz hava. Mutluluk. Hissettiniz mi? Pis sarışın çıkınca odanın atmosferi değişti.
"Kahveler senin işindi kabul et çirkin." Kayra'nın sesini duymamla sıçramam bir oldu.
"B-benim mi?" Kekelemek mi? Ah hayır ama!
"Evet, şerbet desem daha doğru olur." Sinirle kafamı kaldırdım.
"Bana hizmetçi gibi davranıp, 'Gomzoyo ostodoklorono gotor' demeden önce herşeyi göze almalıydınız Kayra bey!" Sesimi yükseltmiştim ve hangi ara kalktım bilmiyorum ama ayağı kalkmıştım.
"Dediklerimi yapmak zorundasın. Sekreterim değil misin?" Dedi oldukça sakin bir ses tonuyla.
"Sekreteriniz olduğum size hizmet etmem anlamına gelmez. Unutmayın o da bir sekreter."
Yalan mıyım? Yelloz ama sekreter yani. Hemde benim gibi çirkin olmayanından.
"Evet öyle ama unutma çirkin, o senden her yönüyle üstün."
İşte bunu beklemiyordum. Tamam bunu biliyordum. Kendi kendime itirafta edebiliyordum ama eksiklerimin yüzüme vurulması hep canımı yakmıştı.
Yutkunup masadan çantamı aldım.
"Peki o zaman, size iyi yolculuklar Kayra bey" sesimde kırgınlık vardı. Bıkmışlık, tükenmişlik. Evet tamam belki kısurları olan bir insandım. Evet biliyorum çirkindim. Ama ben kötü değildim ki. Değildim değil mi? En azından insanlara hakettiği gibi davranıyordum.
Dışarı çıkıp temiz havayı derince soludum.
Bekle Dinçer, sen o yellozla yemek masasındayken seni yanlız mı bırakacağım? Asla!
Ama çirkin sekreter olarak değil, tamamıyla bir sekreter olarak.

Ve son :) yorum ve oylarınızı bekliyorum. Bol bol yorum istiyoruum. 😍😍😘😘😘😍

AYAKLI BELA #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin