18

10.1K 350 25
                                    

Multimedia: Demet.

Sabah kalkıp kısa bir duş aldım. Şükür ki hafta sonuydu. Diz kapağımın üzerine gelen siyah çorapları giyinip, üzerine de kalçalarımın altında biten gri sıfır kol tişörtü giyindim.

 Diz kapağımın üzerine gelen siyah çorapları giyinip, üzerine de kalçalarımın altında biten gri sıfır kol tişörtü giyindim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Odamdan çıkıp, salona yürüdüm. Edis hala uyuyordu. Onu uyandırmamaya dikkat ederek mutfağa girdim. Dolaptan yumurtaları çıkarttım ve küçük bir kabın içine kırdım. Biraz un ve yumurta ve çok az da süt ekleyip, çırptım. Tava ısınırken bende çay suyunu koydum. Küçük kepçeyle tavaya hazırladığım karışımı döktüm.

Son olarak Edis'in kahvesini koyup, hazırladığım kahvaltı sofrasına baktım. Gayet güzeldi. Bir krep yaptın diye hamarat mı oldun? Diyen tilkilerime sağlam bir tekme savurdum ve onları zihnimin bir köşesine kilitledim. Hayır bir kere! Krepin yanında çok güzel görünen kahvaltılıklar da vardı. Çokokrem vardı bir kere! Bakın nutella değil, çokokrem. Ellerimi birbirine sürtüp arkamı döndüm. Burnum sızlayınca kafamı kaldırdım. Edis? Ne ara uyanmıştı bu? Ve niye dibime kadar girmişti? Bir adım gerileyince belim masaya çarptı.
"Günaydın," diye mırıldanıp, arkamı döndüm ve kahvaltı masasıyla ilgileniyormuş gibi yaptım. Neden hala arkamdaydı ya? "Günaydın..." Bacaklarımın çıplak kısımında ellerini hissedince gözlerim kocaman oldu. Bu gerizekalı napıyordu böyle?
"Tişörtün toplanmış, korkma sana tecavüz etmeyeceğim." Deyip sırıtarak masaya oturdu. Neye güvenip böyle giyiniyosam! Bakışlarımı kaçırıp, kahve kupasını sertçe önüne koydum. Tilkilerimin hepsi karanlık odamın kapısına kulaklarını dayamış ne olduğunu çözmeye çalışıyor gibiydiler. Ben bile çözememiştim ki atan kalp ritmimin sınırını.
Sandalyeyi çekip bende karşısına oturdum. Onun saçma sapan hareketleri yüzünden konuşamıyorduk bile. Sanki bir şey söylesem laflarımın yanlış olmasından korkuyordum.
Telefonuma mesaj gelince gözlerimi devirdim. Evet mesaj gelince heyecanlanmıyordum çünkü gelen mesajlar genellikle operatör mesajları oluyordu. Kilidi açıp mesaj kutusuna girince gözlerim büyüdü.

Gönderen; Kayra bey:
Bu gün bir işin var mı çirkin?

Yüzümde oluşan tebessümü engelleyememiştim. "Ne işim olabilir ki?" Diye mırıldandım ağzıma bir tane zeytin atıp. "Benimlesin," Edis'in sesini duyunca kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Ama o bana değil önündeki tabağa bakıp, bir şeyler yiyordu. Gözlerimi kısıp, telefonumu elime aldım. "Sanırım yok." Deyip omuzlarımı silktim.

Gönderilen; Kayra bey:
Yok bir şey mi oldu?

Çayımı yudumlarken Edis'in kötü bakışlarına da tahammül ediyordum tabi ki. "Hangi rüzgar attı seni buraya?" Dedim ortamdaki saçma gerginliği dağıtmak adına. "Selim Ünsoy rüzgarı," deyince güldüm. Selim amca, Edis'in babası. Kesin yine onun hayatı hakkında kararşar verme peşindeydi. "Bu sefer ne için buradasın?" Diye sordum bu sefer. Çatalını bıraktı ve geri yaslandı. Kollarını göğsünde kavuşturup "Şirket için görüşmem gereken birileri varmış." Deyince kafamı salladım. Benden dört yaş büyüktü. Sanırım yirmi üç yaşındaydı. Ve babası küçüklüğünden beri onun şirkette çalışcağını söyleyip duruyordu. "Bugün seninle vakit geçirecektim ama görünüşe göre seninde bir işin var. Bende gider iş için bir kaç kişiyle görüşürüm," deyip masadan kalktı. Telefonumdan yükselen mesaj sesiyle telefonu elime aldım.

Gönderen; Kayra bey:
Şirkette bir kaç iş birikmiş gelip bakar mısın diyecektim.

Bunun için miydi yani? Oflayarak ayağı kalktım. Bende tüm yaptıklarından pişman olup, birşeyler yapmayı teklif etmesini bekliyordum. Ama olur mu dostlar bu! Bilseydim şirkete iş yaptırmaya çağıracağını der miydim hiç işim yok diye? Ne güzel Edisle de gezerdim. Aman be!

Oflaya puflaya odama girdim. Üzerime bordo, dar elbisemi giyip saçlarımı taradım. Elbise kalem bir elbiseydi. Ayağıma topuksuz botlarımı giyip, çantamı aldım. Kapıdan çıkarken aynaya bakıp saçlarını dağıtan Edis'e baktım. Siyah giyindiği için şaşırmamıştım çünkü küçüklükten gelen bir siyah tutkusu vardı. Okuduğum bir kaç romanda da böyle olan erkekler vardı ve hep garipserdim. Ne vardı bu siyahta bu kadar sevecek?
"Ben çıktım, gece görüşürüz." Deyip bana bakmadan çıktı. İyi de benim burada olduğumu nerden anlamıştı? Hey bir dakika! Gece mi demişti o? İyi de o saate kadar ne yapacaktı ki? Süt içip, camiye gidecek Demet. Oflayarak evden çıktım. Neden hiç mutlu değildim?  Taksiye binmeyecektim. Zaten kaç gündür taksiye biniyordum. Paramın suyu çekilmişti.
Otobüs durağına yürüyüp, gelen ilk otobüse bindim. Her otobüs şirkete gidiyordu. İki vasaitten sonra sonunda şirkete varabilmiştim. Yine heyecanlanmıştım. Değiştiğim halimle ilk defa şirkete geliyordum.
İçeri girer girmez tüm gözleriin odağı olmuştum. Herkes beni tanıyordu ama bu büyük değişimime çok şaşırmışlardı. Birkaç arkadaşımla biraz sohbet edip, Kayra beyin odasında bir misafiriyle görüşme de olduğunu öğrendim.
Kapıyı çalıp içeri girdiğim de önce Kayra beye bakıp hafifçe gülümsedim ve başımı selam verir gibi eğdim. Misafirine gülümseyerek döndüğümde gülümsemem yüzümde dondu. Nasıl olur bu dostlar?
"Edis?"

Evet yine yeni bölümle karşınızdayım. Küçük de olsa heyecan sıkıştırdım bu bölüme 😊 Stajyer bir öğretmen olarak Öğretmenler günümü kutladığınızı var sayıp hepinizi öpücüklendiriyorum 😍😘 OY VE YORUM YAPAN ELLERİNİZİ YERİM ❤️
Bu arada kapak hakkındakş fikirlerinizi alsam? Nasıl olur? 😊

AYAKLI BELA #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin