MERYEM

6.6K 275 98
                                    

Öncelikle söze Nasıl başlasam ki... Bu hikayeyi ilk duyduğum da gözlerimden yaş akmasını bırakın öfke tüm bedenim de dolaştı. Dedim ki, bir anne, bir baba, göz göre göre küçücük bir çocuğu Nasıl yetişkin birine verir, ve dedim ki yetişkin bir insan Nasıl bu kadar acımasız olur. İşte , burada, benim sayfalarımda benim hissettiklerimi hissedeceksiniz.. Gerçekten buna hazırmısınız, çünkü ben yazmaya hazırım ama gözyaşlarıma hazır değilim...


İKİNCİ KİTABIM OLAN ZEHRİN FISILTISI adlı kitabıma bekliyorum.

KULLANCI İSMİ: çiçeklibahçe.

Meryem, -EVLENMEK- kelimesini duyduğun da on iki yalındaydı. İlk o Zaman hayal etti biriyle evlenmeyi, biriyle Mutlu olmayı..

Muhafazakar bir aileden Meryem, altı kardeş ve üç numara. Ondan büyük iki abisi var ama o, küçük abisini daha çok sever. Nedenini kendisi de bilmez sadece daha yakındır işte.

Almanya'da yaşıyor. Türkiye'ye gitmek için bindikleri uçakta ekonomik yerde oturdular. Annesinin hemen yanı, pencere kenarı. Tombul bir kız olmasına rağmen öyle güzel bakar ki, insanlar en çokta gayri ihtiyarlar yeşil gözlerinde hayat bulur. Güzelliğini, ismi gibi olan Hz, Meryem anamızdan almış derler.

Uçağa binmeden önce bu kez bulutları seyretmek ve uyumamak için ümit etti ama uyudu. Oysa bulutları yakından son kez göreceğini bilmeden.

•••TÜRKİYE CUMHURİYETİ•••
Uçaktan inmişlerdi. Sakat bir amcası vardı. Birde üvey amcası. Üvey amcasını pek hatırlamaz ama sakat olan amcasını çok sever.

Meryem, amcasını beklerken, babasının gözü üzerindeydi. Nedenini oda bilmiyordu ama sinirli bir hali vardı. Gerçi hep öyle değilmiydi diye düşünmedi değil o an.

Küçük bir kasabaya geldiler. Herkes sevdikleriyle hasret giderirken Meryem de kuzenlerinin yanına gitti. Seksek oynadılar. İzin yoktu, kaç yaşında olursa olsun o çarşaf ne başından ne de bedeninden çıkmayacak. Meryem bu duruma alışmıştı zaten, çünkü dört yaşında babası kapattırmış.

Büyük bir kalabalık girdi eve doğru. İnsanlar ona bakıyordu ama o çarşafın altında saklı kalan gülümsemesiyle son kez kaderine gülümsedi. Oynadığı son oyun olacaktı.

"Meryem, gel hele buraya" yengesi Selma, büyük abisi Bilal'in karısı. Çok sever onu, ama öyle bir gün geldi ki , sevdiği kişiden en acı kelimleyi duydu.

"Efendim yenge" uslu bir kızdı. Pasifti. En çokta hamaratlığıyla göz dolduruyor.

"Artık oyun oynama, seni verdik" o, son kelime herşeyin en acı kelimesi. İdrak edemedi, anlayamadı. Ama büyükler kararını verdi, onlar küçük bir kızın kaderini kendi elleriyle bir kalemde çizdi.

"Yenge, anlamıyom, seni verdik ne demek"

"Kocaya verdik kızım, evleneceksin demek" -Evlenmek- o sihirli kelime onun dünyasını karartacak kelime. Nereden bilebilir ki, hayalini kurduğu şey dünyasını karartacak.

"Hadi git büyüklerin elini öp, annen görmesin"

"Ama oyunum, ilk kez Hacer'leri kazanıyordum"

"Artık oyun falan yok. Sen büyüdün."

Yengesi, Meryem'in yanından uzaklaşırken, Meryem hala idrak edemedi. Arkasına baktı, kuzenleri kahkaha eşliğin de oyun oynuyorlar. Ve Evet o büyümeye mecbur bırakıldı, ama aslında hiç büyümedi.

MERYEM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin