14.BÖLÜM

1.4K 115 58
                                    

Acı çekmek özgürlükse özgürüz hepimiz...

Neeee? Biri 6K mı Dedi? Yok canım inanmam. Aaaa! Valla 6K ymış. O zaman bir bölümde benden gelsin. O kadar tatlısınız ki, o kadar güzel yorumlarınız var ki, beni yazmaya daha da heveslendiriyor. Arkadaşlar biliyorsunuz ki sadece ben değil tüm yazarlar , okurlarının desteğiyle ayakta. O yüzden yorumlarınız gerçekten benim çooooook önemli. Bu bölümde de beni yalnız bırakmayın lütfennnn 💕 sizi çoook seviyorum.

Bu bölüm hakkında düşüncelerinizi , en tazesiyle bana sunarsanız çok Mutlu olurum.

İnstagram:Mervyasar2

Askfm de sormak istediğiniz soruları sorabilirsiniz ben oradayım bekliyorum. Meryem hakkında konuşabiliriz mesela .

Askfm:Mmerveyasar

Ruhu, ikiye bölünürken çıplak kalmıştı. Gözlerini aralamaya çabalarken, bir his tüm bedenini istila etti. Neydi bilmiyor ama sorgulayamayacak kadar hissizdi sanki. Vücudun da öyle bir ağrı ve acı vardı ki , vinçle bedenimin üzerinden geçmişler gibiydi.

Yorgundu, bitkindi. Bir insan ya da bir çocuk nefes alırken o nefesi almamak için dua eder mi? Etse bile nasıl bir çaresizliktir ki? Düşünemezsiniz. Hatta Düşünürken bile canınız yanar, işte Meryem bunların hepsini yaşadı .

Acımasızca...

Duygusu olmayan insanlara karşı.

Yaşaya yaşaya...

Acı çeke çeke.

"Ben, hayatım boyunca hep inandım. Yaşarken acı çekmenin mümkün olmadığını zannederdim, meğer acı benmişim yenge. Meğer acı çekmek için doğurulmuşum" sabah olmak üzereydi, yengesi bugün Meryem'in yanından hiç ayrılmıyordu çünkü Meryem'in kendine bir şey yapmasından korkuyorlardı. Oysa Meryem kendine bir şey yapmayı hiç düşünmedi, ama ölmeyi çok düşündü.

"Öyle deme yengem. Evlenmek kötü bir şey değil, bak ben abinle ne kadar mutluyum. " Meryem hafiften güldü. Bu zoraki gülmenin acı versiyonuydu. Bu, çaresizliğin gösteresiydi. Bu kendi pişmanlığının gösteresiydi.

"Savaştım, yoldan geçen her insanın yüzüne "Acaba bu adam veya bu kadın bana yardım edebilir mi ki" diye çok kez düşündüm. Sonra dedim ki, daha senin annen , baban yardım etmiyor. El niye etsin ki" Ağlamıyordu Meryem. Sadece karşısın da ki fistanlığa bakıyordu. Yeşil renkteydi ve göğüs bölümün de kahverengi geçitler vardı. Kemeri de aynı şekilde iki rengi temsil etmişti. Aslında fistanlık çok güzeldi, ama Meryem onu giymekten, onu bedeninde taşımaktan korkuyordu.

"Meryem, gülsün artık şu yüzün. Ailen böyle karar vermiş yapabileceğimiz bir şey Yok. Ha, keşke böyle olmasa ama oldu ve bitti. Elimizden bir şey gelmeyecek. Gelmezde."

Doğruydu. Meryem'de artık bitmesi için beklemiyordu ki, sadece son kez kendi kendine konuşmalıydı. Sadece son kez kendiyle vedalaşmalıydı. Olan olmuştu. Meryem artık ne yapabilir. Takati kalmamıştı sanki. Gücünü , Meryem'de ne varsa hepsini ondan aldılar zaten.

"Hep dedim ki, Meryem evlenmez. Hep dedim ki, Meryem küçük gelin olmaz. Hep dedim ki, Meryem Mutlu olacak. Ama Meryem hep mutsuz oldu yenge. Hep mutsuz oldu."

Yüreğini kemiren bir sızı vardı. Sanki iki canı vardı, bir canını almışlarda diğer canını almak için Meryemi bekliyorlardı.

"Ben namaz kılacam yenge. Sende istersen artık abimin yanına git" Meryem, yengesinin gitmesini ve tek başına , onu anlayan tek kişiyle konuşacaktı. Allah'la...

MERYEM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin