5. Göl

662 38 0
                                    

   Hikayeme ilgi gün geçtikce artıyor. Bu çok harika. Okuyucu sayılarını gördükçe yazma isteğim artıyor. Daha önce de söylemiştim hikayenin heyecanlı kısımları daha yeni başlıyor. Okuyucularıma çook çok teşekkürler.  :)

İlk iş olarak Eylül'le civardaki tüm alışveriş merkezlerini dolaştık. Kendime inanamıyorum. Ben alışverişten nefret eden, hemen sıkılan ben tüm bu süre boyunca yoruldum diye sızlanan Eylül'ü susturmuştum. Bu gerçekten garip.

  En sonunda yürümekten canımız cıkmış ve fazlasıyla acıkmış bir halde bir banka oturduk. Ne aldığımıza gelince. Sade krem rengi dizlerine kadar gelen belinden büzgülü bir elbise ona uygun bir ayakkabı ve çanta almıştık. Sade olması gerektiğini düşünmüştüm.

  Onu sürükleye sürükleye markete götürdüm. Bol bol abur cubur aldıktan sonra onların eve gittik. Ve artık kızlar gecesi için hazırız!

  Sabaha kadar anılarımızdan bahsedip film izleyip içtiğimiz kola burnumuzdan gelene kadar güldük. -Evet cidden berbat bişey.- Hayatımın en eğlenceli gecesiydi diyebilirim.

  Sabaha karşı-7 gibi sabaha karşı dediğim.- kendi evime gittim. Ve okul umrumda bile olmadan yattım.

  Koşuyorum birisi ya da bir şey beni kovalıyor. Ne ya da kim bilmiyorum. Tek bildiğim onun kötü olduğu, benimse kaçmam gerektiğim. Kalbim kulaklarında atıyor gibi hissediyorum.  Ormanın içinde koşuyorum. Ama arada görüşüm farklılaşıyor. Bazen yerden görüyorum heryeri bazense normalde asla yapamayacağım şekilde ağaçtan ağaca atlarken. Bazen de çok küçük boşluklardan geçerken. Orman bitti ve şimdi önümde dümdüz bir açılık var yanlızca. Saklanabileceğim ya da yakalanmamak için çıkabileceğim ağaçlar da yok artık. Yapabileceğim tek şey koşmak ve öyle de yapıyorum. Hiç olmadığı kadar hızlı koşuyorum. Artık etrafımı görmekte bile zorlanacak kadar hızlıyım. ve hiç olmadığım, hiç hissetmediğim kadar özgür. Kovalayıcımla arayı açtığımı hissediyorum ama tehlike henüz geçmedi bunu biliyorum. Koşmaya devam etmeliyim. Kaçmak, kurtulmak zorundayım. Bir görevim var bunu biliyorum çok önemli olduğunu da biliyorum ama ne olduğunu hatırlayamıyorum. O sırada yolun ileride dik bir uçurumla sona erdiğini fark ediyorum. Rüzgar kovalayıcımın sesini bana taşıyor. 'Yolun sonuna geldin Arayıcı artık kaçışın yok. Daha yeteneklerine hakim değilken benden kaçamazsın pes et!' Asla! pes edemem bunu onlara, yapamam. Bana ihtiyaçları var. Hız kesmeden koşmaya devam ettim. Uçurumun kenarından atladım. Düşmeyi bekledim. Ama hayır sımsıkı kapattığım gözlerimi açtığımda havada süzüldüğümü gördüm. Alevin kızıllığıyla yarışan kızıllıkta kanatlarımla, asil ve görkemli görünüşümle ben bir anka 'ya dönüşmüştüm. Yaratığın bilincine doğru seslendim''Yeteneklerime hakim olmamak mı? Bir daha düşün.'' Evet yeteneklerim gelişiyordu. Artık bilinçlere daha kolay konuşabiliyor, daha uzun süre beden değiştirebiliyordum. Umarım yakında istediğime dönüşmeyi de başarırım. Hayatta kalmış olmanın verdiği mutluluk ve özgür olma duygusu ile göklerde süzüldüm. Bu his inanılmazdı ama hatırlanmaması gerekiyordu. Ve garip bir çaşit dilde yaşadıklarımı mühür kırıldıktan sonra hatırlanmak üzere sildim.

  Nefes nefese uyandım. Kımıldatmaya çalıştığımda bacaklarım maroton koşmuş gibi hissediyordum . Ve ilginç rüyamdan hatırladığım bölük pörçük parçalar her zamanki gibi çok belirsizdi. Berbat bir baş ağrısıyla ikinci denememde kalkmayı başardım. Dengemi kaybeder gibi olunca yatağın başlığına tutundum. Normalde uyku dinlendirir ama hiç şimdiki kadar bitkin uyandığımı hatırlamıyorum.Komidinin üstünde durantelefonuma uzandım. 3 yeni mesaj. biri annemden, biri Eylül'den, biri  ise kayıtlı olmayan bir numaradan. Kayıtlı olmayanı açtım.

Her ŞeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin