400 olmuşş. Okuyucular son bölümlere doğru giderek azalıyor ama sürekli takip eden 20 kadar kişi var. Onlara kocamaan teşekkürler.
'' Hadi koş kızıl yapabilirsin. Bunu başarbiliriz. Onlardan kurtulabiliriz.''
Yanımda koyu kısa siyah saçlı, uzun boylu birisi koşuyordu. Birlikte koşuyorduk. Kaçıyorduk. Hızdan rüzgar ve dallar yüzümü kesiyordu. Ama onlara aldırmak gibi bir lüksüm yoktu şu an. Sadece kaçmalıydım. Bildiğim en iyi şey buydu şu anda. Geriye bşımı çevirip baktığımda, normalde görünmeyecek ama şimdi çok net görebildiğim uzaklıktaki yaratıkları seçebiliyordum. Onlar Baghra lardı. Genya' nın derslerinden hatırladım onları. Biraz daha dikkatli bakınca sadece onlar olmadıklarını, şimdiye kadar sadece derslerde görmüş olduğum yaratıkların hepsi ordu halinde toplanmış, üstümüze doğru hızl geliyorlardı. Daha az sayıda olsalardı veya teker teker saldırsalar onlarla baş edebilirdik. Belki. Takım tam olsaydı kesinlikle başarırdık ama biri eksikti. O tehlikedeydi ve biz onu kurtarmaya gidiyorduk. Yaratıklar iğrenç sesler çıkararak ve kılıçlarını, gürzlerini kalkanlarına vurarak ses çıkarıyorlardı. Onların attığı savaş nidaları içimi ürpertiyordu.
Normalde hiç bir canlının olamayacağı kadar hızlıydık. Bir an ayağım yerdeki bir taşa takıldı. Hadi ama neden şimdi? Bu kadar hızlı koşarken mi? Sonucu pek iyi olmazdı herhalde. Parçalanmadan kurtulmam çok zayıf bir ihtimal. Tam yere kapaklanacakken yanımdaki siyah saçlı kişi elimi tutup beni yakaldı. İçimi ısıtan bakışlarıyla bana baktı.''Şimdi sakarlığın hiç sırası değil kızıl, sonraya sakla istersen.'' Sonra da küçük bir kahkaha attı. Beni tuttuğu için sevinmiştim. Elimi hala bırakmamıştı. Yanaklarım kızardı. Yanaklarımın kızardığını saklamak için başımı çevirdim. Her ne kadar utansam da yanımda olmasından, elimi tutmasından memnundum. Farketmişti. Dudakları gülümseyecekmiş gibi yukarı kıvrıldı. Artık yaratıklardan el ele kaçıyorduk. Önümde hiçbir şey duramzmış gibi hisstsem de dönüp yaratıklarla savaşmaya vaktimiz yoktu. Hemen Bilen'i kurtrmalıydık. Kranlık onu esir almıştı.
Doğru yönde gittiğimizden kesinlikle emindim. Hava git gide daha da soğuyordu. Karanlık çökmeye başlamıştı da. Bir anda bir sınırdan geçmiş gibi hissettim. Jason' un elini sıkıp durmamız gerektiğini söyledim. Yaratıkların bizi artık takip etmediklerini hissediyordum.
Ki durdup arkamıza baktığımızda haklı olduğumu gördüm. Yaratıklar bir sınır gibi yerde durmuş, ordan ileriye gitmiyorlardı. Sanki biz bu sınırdan geçtikten sonrası umurlarında değil gibiydi. Jason bana bakıp gülümsedi.
-Sanırım artık umurlarında değiliz bizden umudu kesmiş gibiler ne dersin?
-Haklı olabilirsin ama açıkçası onların durmsına sebep olan güçle ya da şeyle karşılaşmak istediğimi hiç sanmıyorum. ' dedi.
-Demiştim sana benziyoruz diye bak bir ortak yönümüz daha çıktı. Ne ilginçtir ki ben de karşılaşmak istemiyorum.
Bu sözlerim üzerine küçük bir kahkaha attı.
Birlikte bizi neyin beklediğini görmek ve bizi bekleyen şeyi daha fazla bekletmemek için yürümeye başladık. Bir dakika kadar süren kısa bir yürüyüşten sonra bir uçurumun kenarına geldik. Uçurumun kenarında kemerli bir de geçit vardı. Üstündeki oymalarda acı çeken kişiler ve çeşitli ölüm sahneleri işlenmişti. Nedenini bilmiyordum ama bu yerden beni huzursuz eden uğursuz bir şeyler var. Birkaç adım daha attıktan sonra tüm benliğimle burdan gitmek istedim. Burası kötüydü işte. Uçurumdan aşağı baktık. Aşağısı karanlıktı. Oraya bakana kadar karnlığın gerçek anlamını bilmediğimi fark ettim. Bakınca körmüşüm gibi hissediyordum. Saf karanlık, Saf kötülük. İçime işleyen, beni kendisine çeken..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Her Şey
FantasyKlasik Yetenek hikayelerinden sıkıldıysanız aradığınız hikayeyi buldunuz. ilk bölümlere aldırmayın ve okunmaya devam edin. hayal kırıklığına uğramayacaksınız. Kızıl saçları, bembeyaz teni ve sıradan olduğunu sandığı bir hayatı vardı. Ama çok yanılı...