Herkes gitti ama ben bir süre daha kalmak istedim. Yere çöktüm ve çimenlerle oynamaya başladım.
Nasıl olmuştu da gidebilmişti? En başından beri burda olmaması gerekiyordu ama yine de... Kendimi onu özlemekten alamıyorum. Onunla geçirdiğim bir başka hayatım olması ise benim için bir teselli. Keşke hatırlayabilsem..
Bu düşünceler içerisindeyken ilerideki çalılar hışırdadı ve birisi geldi. Başımı kaldırıp kimin geldiğine baktım. Altın Göz! Burda ne işi var?
Her ne kadar geldiğine şaşırmış olsam da tepki vermedim. Zaten kendi halinde işleyen parmaklarım dışında hareketlerim suyun altında gibiydi.
Altın Göz yanıma geldi ve karşıma bağdaş kurup oturdu. Gözleri gibi altın sarısı saçları rüzgarda salınıyordu.
Zihnime ulaşmaya çalıştı ama herkesi engellediğimden geri çekilerek sadece ikimizin kullandığı yolu kullandı.
''Konuşmak istersin diye düşünmüştüm.''
Her ne kadar istemesem de başımı salladım. Aklımdaki düşünceler denizin dalgalarına karışmıştı adeta. Söyleyecek hiçbir şey gelmiyordu aklıma.
Bir şey söylemek için hazırlandım ama hiç aklımda olmayan bir şey sordum.
''Neden bir adın yok?''
Şaşırmış olsa da belli etmedi. Kısa bir sessizlikten sonra cevapladı.
''Senin bir adın var. Çünkü bir ailen vardı. Yani gerçek ailen olmasa bile seninle ilgilenenler vardı. Ay ışığından oluştuğunu ve annenle babanın seni bularak yetiştirdiğini biliyorum. Mia ismini de sana onlar verdi. Benim oluşumum da seninkine çok benzer. Sen nasıl ay ışığının yoğunlaşmasıyla oluştuysan ben de Güneş ışığının birleşmesiyle oluştum. Sen nasıl hem Ay' ın Kızı hem de Arayıcı olabiliyorsan ben de Hem Güneş' ten Doğma hem de kediadam oldum. Sanırım ilk kedi soyundan doğmayan kediadam benim. ''
Şeşkınlıkla duraksadım ama o devam etti;
''Oluşumlarımız benzer. Ama devamı farklı. Seni birileri buldu ve yetiştirdi. Bir ailen oldu ve sana isim verdiler. Ama ben herhangi bir tür tarafından bulunmadım ve yetiştirilmedim. Kendi başıma uçsuz bucaksız orman ve çöllerde, farklı farklı boyutlarda dolandım. Herkesten ve her şeyden kaçtım. Mümkün olduğuna inanmayabilirsin ama Antik Dil' i kendi kendime öğrendim.Ormanda canlıları dinleyerek. Denizde dalgalara seslenerek.. Kısacası uzunca bir zaman kimse olmadı çevremde. Sonra kendime güvenim geldi. Bildiklerimi öğretmeye karar verdim. Öğretecek güvenilir kişiler ararken karşıma birisi çıktı. Bilmediği bir sorunun bilmediği cevabını arıyordu. Pek bir bilgisi ve iki kişi dışında desteği de yoktu.''
Anlattıklarını nefesimi tutmuş dinliyordum. Bir anlığına da olsa tüm yaşadıklarımı unutturmuştu bu hikaye. En son bahsettiği kişinin ben olduğumu anlamam birkaç saniyemi almıştı. Altın Göz benim bir şey söylememi beklemeden zihnime konuşmaya devam etti.
''Evet, o sendin. Şuan hatırlamıyorsun ama önceki hayatlarında seni eğittim.
''Bundan bir önceki yaşamım da dahil mi?''
Onayladı.
Parçalar birleşti.
''O zaman Murtagh' ın gerçekteki hikayesini de biliyordun. Ama neden müdahale etmedin? Haberimiz olsa başka bir şey yapabilirdik, belki....'' dedim.
Başını iki yan salladı.
''En doğrusu böylesiydi Mia. Gerçekten.'
Gözlerini kaçırarak cevaplamışt ve bu hiç hoşuma gitmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Her Şey
FantasyKlasik Yetenek hikayelerinden sıkıldıysanız aradığınız hikayeyi buldunuz. ilk bölümlere aldırmayın ve okunmaya devam edin. hayal kırıklığına uğramayacaksınız. Kızıl saçları, bembeyaz teni ve sıradan olduğunu sandığı bir hayatı vardı. Ama çok yanılı...