Geçen bölümdeki şoktan sonra biraz daha sakin bir bölüm yazdım bu sefer :D
-Sen ve ben Andre. Biz kardeşiz.
Verdiği tepki izlemeye değerdi. İlk gözleri anlamaya çalışıyor gibi kısıldı. Sonra kaşlarını kaldırıp gözlerini kocaman açtı.
-Bunu nerden öğrendin. Ve doğru olduğundan nasıl bu kadar eminsin?
-Kendim fark ettim. Nasıl emin olduğumu ben de bilmiyorum. Ama öyle.
-Bir kaç şüphen olduğunu söylemiştin.
-Evet bu düşüncemde küçük aksaklıklar var. Ama şimdi bunu anlatmanın sırası değil. Akşam olmasına çok kalmadı. Benim kaldığım ağaç evi biliyor musun?
Başını evet anlamında salladı.
-O zaman herkes dağıldıktan sonra oraya gel. Ayrıntısıyla konuşuruz.
İtiraz edecek gibi oldu. Sonra vazgeçti ve yürümeye başladı. Çok dalgın ve şaşkın görünüyordu. Ben de ondan farklı bir durumda değildim zaten. Peşinden yürümeye başladım. Glorden ve Shunny' le konuşmak istdim. Ama onların zihnine uzanınca. Hiç cevp alamadım. İyi olduklarını biliyorum. Hissedebiliyorum ama bana cevap vermiyorlar. Uyanık olduklarını biliyorum ama uyuyormuşcasına cevap vermemeyi tercih ediyorlar. Nasıl yaptıklarını bilmiyorum ama bir şekilde düşüncelerini bile saklayabilmişler.
Bunun üzerine sinirlendim. Onlar benim düşüncelerimde istedikleri gibi gezinebiliyorlar ama ben onlarla konuşamıyorum bile. Bu sinirle aramıza düşüncelerimi saklayacak bir düşünce duvarı ördüm. Çok dayanıklı değildi. Zaten öyle olmasını da istememiştim. Sdece eğer düşüncelerime ulaşmak isterlerse bu duvarı aşmaları gerekecekti. Çok da zor olmayacaktı ama zaten duvarın amacı onları durdurmak değil sadece düşüncelerime ulaşmak isterlerse haberim olmasını sağlamak. Bir nevi alarm gibi
Onlara ne olduğunu bilmiyorum. Eskiden çok yakındık. Konuşur, şakalaşırdık. Ama şimdi bana cevap bile vermiyorlar. Onlar sayesinde yanlız hissetmezdim ama şimdi ordalar buna rağmen varlıklarını hissettirecek bir şey yapmıyorlar. Annemi konuşmak istiyorum onlarla. Murtagh' ı, Andre' yi. Ama onlar tepki vermiyorlar. Çok yanlız hissettiğimi itiraf etmeliyim.
O sırada Lea sanki nasıl hissettiğimi anlıyormuş gibi bir anda kucağıma atladı. Bir an şaşırdım ama sonra tüylerini okşadım. Ben okşarken o mırıldanıyor, sakinleşmemi sağlıyordu. Uzun tüyleri ipek gibiydi. Onun zihnine uzandım. İnsan gibiydi ama biraz vahşi bir şeyler vardı. Kedi formunda olmasından kaynaklanmıyordu. Onun zihni insan formundayken bile böyleydi. Sanırım onun doğası bu. Onun bu hali hoş. Farkında olmadn onun tüylerini okşarken sakinleşmiştim. Zihnine uzandım;
-Birini tanıyıp tanımadığını sorsam.
Mırıltılı bir cevap geldi;
-Tabii. Tanıyorsam söylerim.
-Adı Solomon. Senin gibi bir kediadam.
Mırlmaları değişti.
-Evet on tanıyorum. Hem de çok iyi ama sen nerden tanıyorsun onu yıllardır görmedim.
-Bir arkadaşım sayesinde tanıdım. Tam olarak kaç yaşındasın?
-Buna cevap vermek biraz zor. Şöyle ki biz sadece insan formundayken yaşlanırız. Kedi formundayken yaşlamayız.
-Yaşlama olarak değil sadece kaç yaşındasın? Toplam olarak.
-Hesaplaması biraz zor olacak. İnsan halimde yaklaşık on bir yaşımdayım. Ama kedi halimde en az yüz yıl geçirmişimdir. Şöyle bi düşününce sanırım 120 yaşında oluyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Her Şey
FantasyKlasik Yetenek hikayelerinden sıkıldıysanız aradığınız hikayeyi buldunuz. ilk bölümlere aldırmayın ve okunmaya devam edin. hayal kırıklığına uğramayacaksınız. Kızıl saçları, bembeyaz teni ve sıradan olduğunu sandığı bir hayatı vardı. Ama çok yanılı...