15.Yanlız değilim

352 21 2
                                    

İyi okumalar..   

     Karanlık, loş bir oda. Duvarları taştan yapılmış. İçerisi boğucu ve kaynağını anlayamadığım bir küf ve rutubet kokusu var. Odaya biraz daha göz gezdirince buranın oda değil de zindan olduğunu fark ediyorum. Duvardan sarkan ve nerden geldiği belirsiz esintiyle şıngırdayan zincirler de bunu doğrulamak ister gibiydi.

     Loş odadaki tek ışık kaynağı olan titrek ışıklı meşale her an sönebilir gibi az ışıklandırıyor.  Odanın köşesinde gölgelerin arasında ne olduğu belirsiz bir şekil seçiliyor. Daha da yaklaştığımda şeklin bileklerinden uzun ve kalın bir zincirle duvara bağlı bir kadın olduğu anlaşılıyor. Kadın her kimse sanki enerjisi tükenmiş gibi yığılmış. Başını kaldırdığında bana bakan kişi hem çok tanıdık, hem de tanıdığım birisi gibi durmuyor. Aslında tam olarak da bana bakmıyor gözleri zindanın içinde geziniyor, sanki benim nerde olduğumu bulmaya çalışıyor gibiydi. Oysa ben orda değilim ki. Aslında tüm bunları görebildiğime göre orda olmam gerekir ama değilim. Daha da ilginç olanı bu bana gayet normalmiş gibi geliyoru hiç garipsemiyorum. Bunun nasıl mümkün olduğunu düşünmeyi bırakıp kadına dikkatimi çevirdim. Yanakları çökmüş, rengi hastalıklı bir şekilde solgun görünüyordu.Üstünde ne renk olduğu belli olmayacak kadar pis bir elbise vardı. Sanki haftalardır yemek yemiyor ve su içmiyor gibiydi. Yüzü bir kısmı iyileşmiş, bir kısmı ise hala kan sızan yaralarla doluydu. Kolları ise daha farklı değildi. Yanıklar ve kesiklerle doluydu. Kesinlikle bir tedaviye ihtiyacı var görünüyordu.

   Kadın odada gezindirdiği derin, ela gözlerini benim bulunduğum, aslında bedensel olarak orda değildim, yere dikmişti. Sonunda benim olduğum yeri anlayabilmişti. Hala çok tanıdık geliyordu ama aslında kim olduğunu da hatırlayamıyorum. Sanki unuttuğum bir rüyayı hatırlamaya çalışır gibi. Kadın şaşkınlıkla gözlerini sonuna kadar açtı ve benim olmam gereken yere bakt. Dudaklarından fısıltı halinde döklülen tek bir sözcük onun kim olduğunu anlamama yetmişti.

''Mia''

  Kim olduğnun farkına vardığımda şaşkınlık, üzüntü ve daha binlerce duygu iç içe geçmişti. Tek söyleyebildiğim ''Anne'' oldu. Beni duymuştu. Derin bir nefes aldı. Sonra da sanki bu yaptığı canını yakmış gibi yüzünü buruşturdu. Ardından dudaklarına minik bir gülümseme yerleştirdi. Bu durumda olmasına rağmen hala güzel görünüyordu. Sanki yaralı bir melek gibi. Eskiden olduğu gibi değildi. Sanki yüzünde daha önce olmayan bir parlaklık vardı. Onun burda ne işi var. Onun iyi olması gerek. O kadar kötü bir drumdaydı ki kim olduğunu bile anlayamamıştım. Bu kadar kötü durumda olması üzerine hıçkırarak ağlamaya başladım. Hıçkırıklarıma engel olamıyor, gözyaşlarım yanaklarımı ıslatıyordu. Onu çok kötü ve yıkılmış haldeyken görmüştüm ama hiç böylesi kötü haline tanık olmamıştım.

   Ona dokunmak, ellerini tutup ordan çıkarabilmek istedim. Ellerimi onun olduğu yere uzattım. Elini uzatıp elimi tuttu. Orda değildim ama elimi tutuyordu. Annemi ne kadar da özlemişim. Onu ordan çıkarıp götürmek istedim. Ama elinden başka bir şekilde tutamıyordum. Kolundan tutmaya, ona dokunmaya çalıştığımda sanki sisten yapılmışım gibi içinden geçiyordu elim. Bunun üzerine hıçkırıklarım daha da arttı. O kadar uzak kalmışken ve kötü durumdayken ona doyasıya sarılamıyordum bile tek yapabildiğim elini tutabilmekti. Ben de onu yaptım. Sıkı sıkı tuttum elini. Eli sıcacıktı. Bana evi hatırlatıyordu. Gerçekten ihtiyacım olan tak şeyi. Onunla öylece dururken annem bir şeyler söylemeye başladı. Önemli olduğunu söylüyordu. Bir tür şiir gibiydi. Sonra tanıdık geldi. Bunlar Cho' nun kehanetinin sözleriydi. Annem kehanetin sözlerini okumayı bitirdi. Bana sevgi dolu ve umutlu gözlerle baktı. Gözleri hala canlı ama yorgun bakıyordu.

Her ŞeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin