38.Belki, belki, belki

179 10 7
                                    

  

    'İstediğin Her Şey olabilirsin.!'' Beynimde yankılanan bu cümle büyüyor, yuvarlanıyor ve beynimdeki her şeyi eziyordu. Mantıklı düşünme becerim biraz olsun geri geldiğinde düşünmeye başladım.

   Bu cümleyi nerden biliyordu? Eksik söylemişti ama tamamını bildiğine eminim. Bu cümleyi babam sık sık kullanırdı bana karşı. Genelde hep sevgi dolu bir yüzle yapardı bunu. Dinlemeye bayıldığım sesiyle ne zaman umutsuz ya da üzgün olsam teselli ederdi.

   Ama babam bizi terk edeli o kadar uzun zaman olmuştu ki. Annem ondan bahsetmeyi sevmezdi. Ama birbirlerine aşık olduklarını biliyordum. Neden gittiğini ise anneme sadece küçükken bir kez sorabilmiştim. Cevabı hiç bir şeyi açıklamıyordu. ''İnsanlar değişir Mia'' Ama o zaman üstelememiştim. Annemle aramızda bir tür tabuya dönmüşmüştü bu konu. 

    Neden terk etmişti ki bizi? O benim babamdı. Birlikte uçurtma uçurduğum, çatlayana kadar pamuk şeker yediğim, yaptığım yaramazlıklarda arkamı toplamama yardım eden adamdı o. Kahramanımdı küçükken. Yeni aldığı boya takımını mutfak duvarlarında denemeye karar verip de annem bana çizimlerimin hepsini silme cezası verdiğinde, cezamı odamı toplamak olarak değiştirip duvarları annemle birlikte o temizlemişti. 

   Ne zaman yaramazlık yapsam burnumun ucuna hafifçe vurup ''küçük cadı'' demesi kıkırdamama neden olurdu. Annem, babam ve ben süper bir aileydik işte. Herkesin sahip olmak isteyeceği türden. Tatillerde deniz kenarına ya da kayağa gider, haftasonları hep birlikte bir şeyler yapardık. Annemle dönüşümlü olarak beni okula bırakırlardı. Okul çıkışlarında hep bir yerlere giderdik. Ya bir parkta dolaşırdık ya da benzeri bir şeyler yapardık. 

   Babamın uydurduğu kızılderili gününde -hep böyle bir şeyler uydururdu zaten.- üçümüz de yüzlerimizi boyamış, benim oyuncaklarımı odanın ortasına yığarak oluşturduğumuz yanmayan şenlik ateşinin etrafında bağırarak ve şarkı söyleyerek dolanırdık. Kafamdaki o kuştüyü olan bandanayı annem yapmıştı. 

   Akşamları uyumadan önce bazen annem bazen de babam hikaye anlatırlardı. Ama kitaplardaki hikayelerden olmazdı bunlar. Kendi kafalarından uydurdukları içi olağanüstü şeylerle dolu hikayeler olurdu bunlar. 

   Karanlık korkumu yenmeme yardım etmek için bir yaz kampa gitmiştik hep beraber. Sanırım 6 yaşındaydım. Gündüz çevreyi gezmiş, gece olunca da çadırın içine gitmiştik. Ben karanlıktan korktuğumdan bir türlü uyuyamazken babam peluş, turuncu bir zürafa vermişti bana. Ve bu zürafanın tüm korktuklarıma karşı beni koruyacağını söylemişti. Ona Olivy adını vermiştim ve geceleri yanımdan ayırmadığım koruyucum olmuştu.

   Sabahları beni türlü şakalar ve sürprizlerle uyandırırlardı. Ama içlerinden en çok hoşuma giden Fluffy i bulduğum gün olmuştu. Sabah annemin alt kattan gelen sesiyle uyanmıştım ama gözlerimi açmadan ikisinden birinin gelip beni uyandırmasını bekliyordum. Kreşe gidecektim o gün.  Odamın kapısı açılmış ve içeriye biri girmişti. Kendini tutamayarak hafif sesle gülüşünden annem olduğunu anlamıştım ama odamın gıcırdayan kapısı babamın da içeri geldiğini haber vermişti. Ne yapacaklarını merak ederek beklemiştim. Kim bilir ne sürpriz yapacaklardı? Aklımdan bir sürü şey geçiyordu ama suratımı yalayan bir dil kesinlikle beklediğim şey değildi. Şaşkınlıktan gözlerimi kocaman açarak kalkmıştım. Bulduğum şey minicik bi köpek yavrusuydu. Sarı renkkli uzun, içinde kaybolabileceğim tüylerinden dolayı ona Fluffy adını vermiştim. Ailemizin yeni üyesi olmuştu ama babam gidince o da onunla gitmişti. Yani sanırım o günden beri ortalıkta görünmemişti. 

    Sahi, neden gitmişti ki babam? Bu kadar mutluluğu bırakıp neden gitmişti? O gittiğinde henüz çok küçüktüm. Neler olduğundan habersiz sabah odamdan çıkmıştım. Güneşli bir pazar sabahıydı ve ben bunun kesinlikle dün aldığımız frizbi yi denemek için bir fırsat olduğunu düşünüyordum. Fluffy yatağımın dibinde kıvrılmıştı. Benim kalktığımı görünce o da kalktı ve beni takip etti. Odamın kapısını açmış ve dışarı çıkmıştım. Evden hiç ses gelmiyordu. Bazı günler annemlerden önce uyanırdım. Her erken uyandığım günde yaptığımı -yani onların yatağında zıplayarak uyandırmayı- yapmak üzere annemin odasına doğru gidiyordum. Yüzüme de engelleyemediğim haylaz bir gülümseme yayılmıştı. Çok mutluydum işte. Neler olacağından haberi olmayan küçük bir kız. Kapının önünde gelmiş ve sessiz olması için parmağımı dudaklarımın üstüne götürüp Fluffy' e suessiz ol işareti yapmıştım. Kapının kolunu uyanmasınlar diye yavaşca bastırmış ve kapıyı açmıştım. Karşımdaki sahne hiç de bulmayı umduğum şey değildi. 

Her ŞeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin