48.Tırmanış

137 13 4
                                    

   İşte en güzel yerinde kesilmiş bir bölüm. Bu saate kadar uyumadım kıymetini bilin diyorum yani :). Gece geleceğini söylemiştim bölümün dediğimi tuttum işte. Az sonra güneş doğacak ama neyse. Sona yaklaştığımızın hepiniz farkındasınıdır.  Bu bölüm bence güzel oldu. Aşk istiyorum diyenleri de kırmadım. Gerçekten yorum ve voteyi hak ediyor bence ama değerlendirme tabii ki size ait. Çok tuttum galiba sizi. İyi okumalar.. 

  

   Güneş bana misafir odalarından birini vermişti. Banyosu ve tek kişilik yatağı olan, sarı ağırlıklı döşenmiş bir odaydı. İlk iş olarak banyoya gidip ılık bir duş aldım. Saçlarımı havluya sarıp Güneş' i n verdiği giysileri giydim. Benimkiler bu sıcakta kirlenmişti.

   Duşun rahatlatıcı etkisiyle mayışmıştım. Gidip yatağın üstüne sırtımı yatak başlığına koyarak bağdaş kurup oturdum. Saçlarımdan çıkan bir lüleyi Parmağıma dolayarak oynarken bir yandan da günlüğümü okuyordum. Kendi hayatımı bir kitabı okuyor gibi okumam garipti. Çok garip ama öyleydi ve ben okumaktan zevk alıyordum.

  Güneş kapıyı tıklattı. Girebileceğini söylediğimde içeri bir tepsiyle geldi.

-Limonata ister misin?

Gülümsedim. Çok iyi niyetli biriydi.

-Tabii ki.

deyip bardağı aldım.

-Bu arada senin şu sarı saçlı arkadaşın mesaj attı. İşi biraz uzamış. Gece anca gelebilirmiş.

Başımı salladım. Güneş gitti. Limonatadan büyükçe bir yudum aldım. Hayır Altın Göz' ün güneşe mesaj atmasına kızmamıştım. Benimle zihinsel temas kurabilecekken bunu yapmasına da kızmamıştım. Ve hayır ne ara Güneş' in numarasını aldığını da bilmiyorum.

  Bölüm bitirir gibi bir hayatımı daha bitirdim. Bunların hepsini okumaya kalksam günlerimi alırdı. Ama o kadar zamanım yoktu ve akşam olmuştu. Limonatanın kalanını da bitirdim.

  Anahtarı çıkarıp yeniden Slytha' nın içine koydum. Önlem olarak Slytha' ı yastığımın altına koydum. Bir elim yastığın altında onu tutarken kıvrılıp uyudum.

  Duyularım odaya birinin girdiğini anlayacak kadar keskindi. Uyandığımı belli etmedim. Hançeri daha sıkı tuttum. Ani bir hareketle kalkıp hançeri kılıfından çıkararak gelen her kimse boynuna dayadım. Tek hareketinde ölebilirdi. Gece olduğu için etraf karanlıktı. Yani kim olduğunu seçemiyordum. Byou benden biraz uzundu. İtiraf etmek gerekirse bu hayatımda düşmanla gerçekten ilk karşı karşıya gelmemdi. Bu yüzden zihnine uzanmaya korkuyordum. Onun yerine Altın Göz ile kullandığımız yoldan zihnine uzandım. Ama karşıdaki hiç beklemediğim bir şekilde fark etmiş ve aynı yoldan fısıldamıştı

''Beni öldürmek isteyeceğini hiç sanmıyorum.''

Tanımıştım. Altın Göz! Ama nasıl bu kadar uzun? Gerçeği kavramamla elimdeki hançer yere düştü. Biraz eğilen Altın Göz' ün dudaklarını hissettim. Ama karşılık vermeme fırsat kalmadan geri çekildi

-İşte şimdi öldürebilirsin istersen. Ama önemli değil. Bunun yapmak için o kadar çok bekledim ki.

 Durdu. Karanlıkta gözlerime bakıyordu. Sanırım aniden gelip öpmesine ne tepki vereceğimi merak ediyordu. Ama kendimin de beklemediği bir şey yaptım.

  Uzandım ve Altın Göz' ü öptüm! Karşılık verdi. Bir elini belime koymuş, diğerini de nazikçe boynumdan tutuyordu.

Saçımdaki havlu yere kaydı.

Her ŞeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin