Okunma sayıları her bölümde giderek azalıyor malesef. İlk bölümler biraz sıkıcı gelmiş olabilir ama Mia' nın önceki hayatını anlatabilmek için gerekliydi.
Vote sayısı sınırı felan koymuyorum diğer çoğu yazar gibi. Beğenen voteler zaten. Ama önceki bölümün okunma sayısı çok azken yeni bölüm koymayabilirim.
Bu arada multimedia' daki Mia'nın küçüklük hali. Bu bolümde Cho ' nun yeteneği anlaşılıyor. Diğer bölümde tamamen ortaya çıkacak
Mia. Mia
Sanki birisi adımı seslenmişti. Gözlerim kendiliğinden açıldı. Bir gram uykum kalmamıştı. Yatakta bir süre kaldıktan sonra kalktım. Sate baktığımda güneşin doğmasına daha iki saat olduğunu fark ettim. Saat kurduğumu anımsadım. Neden çalmamıştı ki? Sonra saati bir saat sonrasına ayarladığımı hatırladım.
Normal zamanlarda bu saatte kalkmış olsam uykudan kıpırdayamazdım bile biraz uykucuyumdur da. Ne de olsa her zaman 4'te kalkmıyorum. -Güneş 6 gibi doğuyor.- Ama bugün gayet dinç uyanmıştım. Yine de tam olarak güne hazırlanabilmek için banyoya gidip hızlı bir duş aldım. Tam anlamıyla canlanmış hissediyordum şimdi.
Odama gidip ne giyeceğimi düşündüm. Yeşil. İyi bir seçim olbilir. -Diğerleriyle tanıştığımdan beri daha az karamsarım.- Fıstık yeşili bol bir tişört ve altına siyah dar pantolon giydim. Saçlarımı önüme gelmesin diye tepeden bir atkuyruğu yaptım. Önüme gelen bir tutam saçı -arkaya atmama rağmen sürekli önüme geliyordu.- tutturamayınca sıkıntıyla önüme gelen saçı üfledim. Aynaya baktım. Güzel olmuştu. Hazırdım, sanırım. Güneşin doğmasın daha bir saat vardı. Marnie'nin evine giden yol zaten yarım saat sürerdi.
Çantama -gelirken getirdiklerimi çıkarmıştım.- bolca su ve buzdolbından çıkardığım çikolatalı kurabiyeleri koydum. Şimdiye kadar aklımdan çıkmış olan Andre' nin çatıkatından aldığımız kitabı da lazım olabilir düşüncesiyle koydum.
Evdekilere Marnie'nin yanında olduğumu haber veren bir not yazdım. Çantayı sırtıma asıp evden çıktım.
Ormanın içinde etrafı izleyerek ilerlemeye başladım. Etraf güneş henüz doğmmış olmasına rağmen çok karanlık değildi. İzlediğim parıltı etrafı az da olsa aydınlatıyordu. Etrafı inceleyerek ve kuşların sesini dinleyerek ilerlemeye devam ettim.
Marnie' nin evi göründüğünde güneş çok az bir şekilde kendini göstermişti. Ufuk kızıla boyanmıştı. Bu rengi ne kadar çok sevdiğimi fark ettim. Gün batımı ya da gün doğumu, güneşin batışını veya doğuşunu izlemek kesinlikle büyüleyici. Zaten saçlarımın rengini sevmemin tek nedeni de günbatımına benzemesi.. Güneş doğarken kuşlar bir farklı ötmeye başlamış, tatlı bir meltem esmeye başlamıştı.
Bir süre durup gün doğumunu izledim. Sonra Marnie' nin yanına gitmem gerektiğini hatırlayınca bu büyülü an bozuldu.
Gözlerimi şafaktan zor ayırarak Marnie'nin evinin önüne geldim. Kapıyı tıklattım. Çok geçmeden kapı açıldı.
-Günaydın Halthin.
-Günaydın usta.
Ona usta diye hitap etmemden hoşnut görünüyordu. Ama aklıma takılan bir şey vardı. Bana şey diye hitap etmişti. Halthin. Ne olduğu hakkında hiç bir fikrim yok. Bana çok şey demişlerdi. Mia, Arayıcı, Ay'ın kızı... Ama hiç böyle hitap edildiğini duymamıştım.
-Usta Halthin ne demek?
-O eski dilde iki farklı nlama gelen nadir sözcüklerden biri. Diğer anlamı seni şimdilik ilgilendirmiyor. Ben bunu '' Yeniden Doğan'' anlamında kullanmıştım. Zamanla eski dili daha iyi kullanabileceksin. Hatta günlük yaşamında da kullanabilecek kadar. Seni eski dili öğrenmene yardımcı olacğım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Her Şey
FantasyKlasik Yetenek hikayelerinden sıkıldıysanız aradığınız hikayeyi buldunuz. ilk bölümlere aldırmayın ve okunmaya devam edin. hayal kırıklığına uğramayacaksınız. Kızıl saçları, bembeyaz teni ve sıradan olduğunu sandığı bir hayatı vardı. Ama çok yanılı...