7. Bölüm -Tehdit-Günler geçip gidiyordu...
İnsanoğlunun ruhunu tatlı bir telaş kaplamıştı. Hayalleri adına çizdikleri rotada bir bir ilerliyorlar, geleceklerinin istedikleri ölçüde sürmesi için durmadan çaba sarf ediyorlardı. Kiminin ise geleceği ta doğuştan belliydi. Ailesinin getirisi olan zenginlik kelimesi ile her şeye sahip olacaklarını sanıyorlardı.Okuldan gelmiş yüzümde yer edinen ruhsuz bir ifade ile üzerimi değiştiriyordum. Yusuf'un ne yapıp ne edip beni gülümsettiği o günden sonra bir daha kıvrılmamıştı dudaklarım, hoş o gün de nasıl kıvrıldıysa ben bile anlam verememiştim. Yılların yüreğime akıttığı zehirli aşağılamalar yüzünden ruhum dudaklarıma gülümsemeyi yasak bilmişti.
Siyah bir taytın üzerine zıt rengi olarak seçtiğim beyaz, kalçalarımı örten badiyi usulca geçirdim. Karnım oldukça acıkmıştı fakat annemin kurallarına göre saatinden önce yemek yememiz mümkün değildi. Ah Pardon iz takısını yanlış kullandım, çünkü bu yasak sadece bana özeldi.
Karnımın guruldayan sesine inat açlık hissini unutmak adına düşünmeye başladım.
Aslında düşünecek şey çoktu lakin düşüncelerimin ilk sırasına Yusuf'tan başlayarak karar verdim.
Yusuf...
Onun davranışları zihnimde yer yer şüpheye neden oluyordu. Bazen gerçek bir abi tavrıyla yaklaşıyor, kimi zamanda korumacı bir sevgili edasına bürünüyordu. Algılarım allak bullak olmuş, eskisi gibi işlevini saniyeler içerisindehissettirmiyordu.
Nedense zincirin etrafında baş gösteren olayları anlamakta bir hayli güçlük çekiyordum. Yanımdan bir saniye olsun ayrılmıyor, sanki bana bir şey olacakmış izlenimi vererek gereksiz ve bir o kadar fazla ilgi gösteriyordu.Geçenlerde beni ciddi anlamda şaşkına uğratarak söylediği yalanı itiraf edip doğrusunu hiç düşünmeden kulaklarıma yuvarlamıştı. Aslında okulun ilk günü onun kucağında değil de Rüzgâr'ın dizlerinin üzerinde uzanmış olduğumu geç de olsa itiraf etmişti. Neden yalan söylediğini sorduğumda ise susmuştu, sadece susmuştu ya da susturulmuştu bilmiyorum. Yalan söylemek istemediği konuşmasındaki mahçup tınıdan anlaşılıyordu, Belli ki itiraf edemeyeceği birtakım gerçekleri vardı. Aslında istesem bilgisayarın altını üstüne getirir öğrenirdim fakat şahsi bilgilere izinsizce erişim sağlamak istemiyordum.
Rüzgâr'a gelecek olursak okulun ilk günü haricinde hiçbir şekilde dalga girişiminde veyahut kötü davranış mücadelesi içinde bulunmamıştı. Ailemin sergilediği davranış tutumunu öğrendiği için acımış mıydı bilmiyorum fakat sınırlarıma olumsuz müdahale girişiminde bulunmadığı için rahattım. Zira bir de onun kin dolu haykırışlarını kaldıracak takatim yoktu.
Kapının tıklatılması ile düşüncelerimden hızla silkelenerek yatakta bağdaş kurup oturdum. Zira gelen annem ise ki annem kapıyı çalarak girme girişiminde bulunmaz, içeriye girdiği an beni yatar pozisyonda bulursa sözlü işkencelere tabi tutulurdum hiç şüphesiz. Ona göre bir dakika dahi dinlenme girişiminde bulunmadan ders çalışmalıymışım. Yoksa, yoksa benden kurtulması bir hayli zor olurmuş.
" Gelin"
İnsanlar gelin kelimesini kullanırken ben girin diyordum. Benim kelimelerimde dahi yanlışlık akıyordu. Buruktu cümlelerim, yamuktu dudaklarımdan süzülen her bir tını.
"Kuzum"
Konuşma şeklindeki esalet tınıları, dudaklarından kulağıma yuvarlanan ses taneciklerindeki sıcaklık, içeriye girdiği an yaydığı pozitif enerji ve en içten gülüşünü bana bahşeden kadın. O, bu hayatta gerçek anlamda bana değer veren tek kadındı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENKOLİK
JugendliteraturSiz hiç lunaparka gitmeden, sarmaş dolaş bir şekilde sinemada film izlemeden, sevgililerin giydiği şu çift kıyafetini giymeden safi bir mutluluk ile gölgelendiniz mı... onlar gölgelendi. Mutlu olmanın bir yerlere gitmek ile alakası olmadığını hepim...