18. Bölüm -Söz-

828 407 176
                                    

          18. Bölüm -Söz-

Hayatın ipleri bedenimin her yanını sarmıştı.. Yaşamıma sebebiyet veren nefes alışverişlerim iğne darbesi vuruyordu bedenime. Az biraz varlığını koruyan umutlarım ilmek ilmek karanlığa doğru sürüklenirken, düşünce denen o kelimenin de
bedenimden sıyrılmasından oldukça
korkuyordum. Düşün düşün de bir yere kadardı neticede...
" Kararını verdin mi küçük kız?!" Diye sordu yanıma usul usul yaklaşırken.
Bu soruyu kaçıncı kez soruyordu, belli bir süreden sonra saymayı bırakmıştım.
Dudaklarımı dilimle ıslatarak kuruluğunu gidermeye çalıştım lakin su kadar etkili olmuyordu. Olsundu,  onca derdin arasında bu hiçbir şeydi benim için.

" Düşündüm" diye konuştum tekdüze bir ses tonu ile. Gönül isterdi ki onunla herhangi bir konuşma içerisinde bulunmak bir yana dursun aynı nefesi dahi solumayı reddedeyim! Ama, ama diye bir kelime mevcuttu ne yazık ki.

" O halde cevabını söyle bakalım!" Diye konuştu. Sesindeki haz kulakları tırmalar cinsteydi.
Vereceğim cevabı hiç şüphesiz biliyordu, zira bilmek fiili tam da onu anlatıyordu.

Gözlerimden istemsizce bir damla yaş yanağıma doğru süzüldü. Vereceğim cevap hayatımı büsbütün etkileyecekti.
Karanlığımı daha da zifiri hale getirecektim verdiğim bu cevapla birlikte. Olsundu!  Benim olmayan özgürlüğüm alınıp da başka bir bedene verilecekse ben her şeye razıyım.

" Kabul ediyorum!" Dedim cılız sesim yine devreye girmiş iken. Mecburdum vesselam, Rüzgar'ı o cehennem yerden kurtarmak için okul hayatımdan vazgeçmem gerekiyordu ve an itibarı ile geçmiştim de..

" Aferin kız çocuğu" dedi tiz kahkahalarını kulağıma doğru yuvarlarken.
" doğru kararı vereceğini her zamanki gibi biliyordum!" Diye devam etti bilmiş bir tavır sergileyerek.

Sahi canımın acısı kat ve kat artarak devam ederken, ne zaman son bulacaktı ya da son bulacak mıydı?! Hep daha fazlası ne zaman gelecek diye korku içerisinde yaşamaktan yorulmuştum. Tek çözüm olarak en ağır darbesini vurup çekilemez miydi köşesine?! Çekilemez değil de çekilmezdi...
Zira ben onun kahkaha kaynağı, eğlencesine tek sebep demektim.

" Ödül olarak al suyu iç bakalım" dediğinde yine ve yine bir oyun içerisinde olduğunu anlamıştım.
Parmaklarımın sargılı olduğunu biliyordu ve o su dolu bardağı tutamayacağımı da...

" İçmeyeceğim" dedim dişlerimi birbirine bastırarak. Birkaç gündür sinirlenme eylemi göstermeyen ben nihayet normal duygulara doğru çekilmiyordum. Uyuşturucunun etkisi geçiyor olmalıydı.

" Sen bilirsin kız çocuğu"
Dediğinde herhangi cevap verme girişiminde bulunmadım. Ona cümle yetiştirmekten yorulmuştum artık.

" Madem kararını verdin o zaman Rüzgar beyi hastaneden çıkartalım kız çocuğu, ne dersin?!"

Derin bir nefes aldım. Cevabımı az önce duyuduğu halde sorgulaması da ne demek oluyordu?! Yoksa, yoksa vereceğim cevabı ses kaydına alarak Rüzgar'a mı dinletecekti,  ondan da böyle mi intikam alacaktı?!
Yapardı, nitekim yapmaması için herhangi bir etken bulunmuyordu.
Onaylar anlamında başımı salladığımda tahminimi doğrulayarak sesini hiddetle kulaklarıma ulaştırdı.
" Konuşarak ver cevabını kız çocuğu!"

Yapmak istemiyordum, ben siyah rengin ev sahipliği yaptığı karanlığa doğru çekilirken beraberinde onu da sürüklemek istemiyordum.
Bu genç yaşta omuzlarına yük bindirmek istemiyordum, benim yükümü de beraberinde kaldırmasına göz yumamazdım.
Olmazdı, olmaması gerekiyordu.
Benim ruhum bu adamın yaptıklarına bağışıklık kazanmıştı ama o, ama o dayanamazdı.
Sonuçta çocukluğu güllük gülistanlık geçen biri küçücük bir acı karşısında tökezleyip yere savrulurdu.

BENKOLİK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin