24. Bölüm -Küllerinden Doğmak-

633 274 304
                                    


  24 . Bölüm -Küllerinden Doğmak-

Zihnimin ağına takılan düşünce silsileleri gün geçtikçe artıyor. Ruhum kırık, beynim alabora; Ve geçen zaman his kelimesini silip süpürüyor ruhumdan. cankırıklığı ruhumu alaşağı ederken,  sessizliğe bürünüyorum; susmak, en büyük cevaptır belki de

Masanın sandalyesini usulca kendime doğru çekerek oturdum. Kollarımı masanın üstünde birleştirerek düşünce pozisyonunu aldıktan sonra gözlerimi kapattım.  önce iki tane kız belirdi gözbebeklerimin hemen önünde; Biri mutluluğun zirvesinde oturmuş gülümserken, diğeri çamura bulanmış yerde uzanıyor ve aģlıyordu; ikisi de birbirinden zıt orandaydı.
Kararsızca parmaklarımı gılümseyen kızın koluna dokundurdum; "Merhaba"
Başını usulca yüzüme çevirdi; "merhaba" sesi bile güler miydi insanın, bu kızın gülüyordu.
"Adın ne?" diye  fısıldadım.
"Deniz" dediğinde şaşırarak ona baktım.
"Peki soy adın ne?"
"Toprak" dediğinde parmaklarımı hızla kolundan  ayırdım. Bir iki adım geriye giderek;
"Sen benimle dalga mı geçiyorsun?" diye sordum. Sesim oldukça yüksekti, yankılanmıştı.
"Hayıır" dedi, gözlerinin içi parlıyordu. "Ben senin pozitif tarafınım" diye devam etti. Derin bir nefes aldım, kafam karışmıştı. Dilimin ucunu ısıran soru öbeğini kıza yuvarlayacağım sırada ne soracağımı anlamış gibi konuşmaya başladı;
"Sen aslında öyle güçlü bir karaktersin ki! İşte ben senin güçlü tarafını oluşturuyorum; zorlukları yılmadan, sabrederek üstesinden geldiğinde, zekânı kullandığın taktirde bu pozisyona erişeceksin. Her şey senin elinde, bir başkasının değil!" Dedikten hemen sonra çamurda uzanan kızı işaret etti;
"Şu anda o kız sensin, yuvarlanıyorsun çaresizce. İstersen orada milim kıpırdamadan kalıp zaman öldürerek meşgul olursun, istersen de..." dedi ve hafifçe güldı; "devamına gerek yok, sen biliyorsundur!" Dediği gibi ortadan kayboldu. Çamurda uzanan kız da beraberinde kaybolmuştu. 

  Gözlerimi aralayarak hayalimde canlandırdığım iki kızı düşündım; ikisi de beni temsil ediyordu. Bana sadece karar vermek kalırken vereceğim kararın beni pişmanlığa sürüklememesi gerekiyordu.
Peki verdiğim karar ne olmalıydı?
Savaşmak mı, pes etmek mi, hangisi?
    Köşede duran yazı tahtasını önüme doğru çektim. Hemen ilerisinde duran üçgen şeklindeki kalemi parmaklarımın arasına aldım. Kâğıdı da yazı tahtasının içine yerleştirdikten  sonra yazmaya başlayabilirdim. Peki ne yazacaktım ya da neyi yazmalıydım...
Düşünmedim, şu anki hislerim doğrultusunda yazmaya başladım.

   Ruh bukalemuna benzer, sürekli renk değiştirir. Yaşadığımız olaylar ruhumuzu anbean tetiklerken ne yapacağımızı bilmeyiz; aslında biliriz bilmesine ama o an gözlerimizle meşgul olduğumuz için ayrıntıların farkında değilizdir. Ben de sonradan fark edenler arasında ilk sırayı oluşturuyorum. 17 yaşındayım ama ruhum kırka merdiven dayamıştı. Ruhumu alaşağı etmişlerdi ve ben de seyirci kalmıştım. İzin verdikçe saflığımı kullanmışlar, karanlığa güçlerinin son damlasına varana kadar itmişlerdi. Ta ki Cansu hocayla tanışana kadar. O, cahilliğe meyletmiş  zihnimi aydınlatmış, farkında olamadığım gerçeklerle yüzleşmemi sağlamıştı. O, o öyle aydın bir karakterdi ki; beni yönlendirmesi, karşılıksız  yapmış olduğu sayısız şeyler... ölçülemez değerdeydi. Bir insanın yaşam umudu ile harmanlanması eşsiz bir histi. Tesadüf müydü beni bulması bilemesem de  varlığı kırık ruhumu tamir etmişti.  Ve onun çabalarına istinaden hayatla savaşmayı seçiyorum. Hadi bakalım hayat, kim kimin esiri olacak...!

  Yazdığım kâğıdı yazı tahtasından  çıkararak   yatağımın başlık kısmına yapıştırdım. Pes etmek fiili zihnime uğrarsa eğer, bu yazıyı okuyacak, kendime telkinlerde bulunacaktım. Kararsızlığı, sözümden dönmeyi sevmezdim .
Yatağımın örtüsünü aralayarak yatağın içine uzandım. Yarın hayat mücadelemin ilk günü olacaktı, heyecanlıydım. Ayaklarım balçığa sıvansa da, taşlarla ezilse de  ayakta dimdik duracağıma inancım tamdı. Zira inanmadan olmazdı.

BENKOLİK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin