7. Bölüm

4.3K 401 82
                                    

Karanlık boş kafeteryada ayaklarımı uzatmış oturuyorduk. İçeriyi sadece ay ışığı aydınlatıyordu. Kahvem yoktu! Melisa'nın getirdiği mineralli sular vardı.

''Zaten o ikisi kavga etmek için çok kalmışlardı.'' Diyen Melisa bana kaçamak bir bakış attı.

''İstediklerini yapabilirler.'' Diye homurdandım. Mineralli suyumun yeşil şişesini ay ışığına tuttuğumda ay ufaldı.

''Athan'ı apartmana girerken gördüm. Suratı çok kötü olmuş.'' Melisa'nın hala bana bakması tepkimi ölçmeye çalıştığını anlamama sebep oluyordu. Şişeyi aşağıya indirdim. ''Adam'ın ise sadece omzuna küçücük bir parçanın batması! Ah inanabiliyor musun? Herkesi korkutmayı başardı.''

''Korkutmak! Hıh, onun mesleği o.'' Alayla güldüm.

''Aslında... Bilmiyorum o çok mükemmel. İlgiyi üstüne çekmeden de mükemmel. Aysha şanslı sanırım.'' Dediğinde ona baktım. Gerçekten Adam hakkında böyle düşünüyordu.

''Ben öyle düşünmüyorum.'' Dedim. ''Aslında iki yıl önce düşünüyordum. Bazı şeyler değişti. Günlüğümü okurken de bakıyorum da... Çok berbat Rosalinda'ya okuduğumda şok oldu. Bana bu kadar kötü davranan birine müsemma gösterdiğime inanamadı. Şiddeti seven birileri olduk. Şiddetin en kötüsü psikolojik şiddet değil mi? Bedenin şiddeti unuturken zihnin unutmuyor. Biliyor musun yeni bir araştırma konusu bile çıkarırım ben bundan. İnsanlar aşkın içine şiddeti karıştırttılar! Bu kitapta da olsa sevilmemeli. Düşünsene...'' hızla doğrulup bedenimi Melisa'ya döndüm. Konu dikkatini çekmiş gibiydi. ''Sen okuyorsun, adam kıza istediği şiddeti yapıyor. Şiddet derken şiddetin her türlüsü! Sonra adam iki tane güzel söz söylüyor... Okuyucuda dahil içeride ki karakterde eriyor o adama aşık oluyor. Sonra mı? Bilinçaltı! Bum! Gerçek hayata sen farkına varmadan uyguluyor. Evleneceğin adamın sana kaba davranmasını fark etmiyorsun. Üzgünüm bir kişiliğim var benim, insanlar istediğini düşünebilir. Gerçek hayatın içindeyim ve bir onurum var. Bu kitap karakteri de olsa o onuru onda beklerim.''

''Adam'ı öldürmek ister misin?'' Melisa ciddiyetle bana baktı.

''Ne alaka?''

''Bu kadar nefret.'' Dediğinde derin bir nefes aldım.

''Nefret etmiyorum...'' dedim. Gerçekten nefret etmiyordum. Sadece ''Artık o Adam o Adam değil.'' Dedim.

''Tüm dil bilgisini yok ettin. Bunu Türkçe değil birde o mükemmel İngiliz aksanınla söylesene.'' Dalga geçen Melisa'ya ters bir bakış attım.

''Adam eskisi gibi değil.'' İngilizce söylediğim cümlemin üstüne kahkahası boş kafeteryada yankılandı.

''İngilizce yetersiz geldi!'' daha çok kahkaha atarken arkama yaslandım. Elimdeki şişeyi kafama diktim. Soda alsaydı daha güzeldi. Sessizce gülmesinin bitmesini bekledim. O kadar sessiz ve sakin duruyordum ki ben bile kendime şaşırmıştım. ''Bu kadar sakin durma! Sana yakışmıyor.''

''Büyüdüm.'' Dedim. O kadar doğal söyledim ki Melisa bile ciddileşti.

''Pekala... Başka şeyler konuşalım. Athan...''

''Yeter ama cidden Athan veya Adam yada başka biri hakkında konuşmayalım.'' Sakince Melisa'yı azarladım.

''Öyle değil işte! O harabe apartmanı boyadı, oda arkadaşlarını domuz eti yiyorlar diye bir fırçalamış.'' Melisa keyifle öne eğildi. ''Sağlık yönünü mü dersin kendinin Müslüman olduğu için domuz eti görmek dahi istemediğini onların saygı duyması gerektiğine kadar konuştu. Nereden biliyorum dersen koridorda durup açık kapılarından onları dinlemedim.''

Eva; Geçmişten GelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin