Sia-Angel by the wings (Lyrics)
Gözyaşlarından dolayı görüşüm bulanıktı. Zaten karanlıkta kaldığı için karşımdaki adamın yüzünü hiç göremiyordum. Uzundu. Görebildiğim sadece bu kadarla sınırlıydı. Ama o beni özellikle de ağlamaktan kıpkırmızı olmuş gözlerimi görebildiğinden emindim. Ne kadar zamandır buradaydı diye düşünmeden edememiştim. Ağladığımı görmüş olmalıydı.
O kadar garipti ki ışık yalnız beni aydınlatıp onu karanlığa hapsetmişti.
Elimi, ceketi omuzlarımdan alıp geri vermek için uzatmıştım ki; elini kaldırarak beni durdurdu.
Kadife gibi bir sesle "Hayır, kalsın lütfen. Hava çok soğuk." dedi. Sesi o kadar güzel ve yumuşaktı ki sanki eliyle yüzüme dokunuyormuş gibi yüzümü okşamıştı sesinden dökülen her bir harf.
Ağzımı açıp tek kelime edemedim. Sanki ağzım mühürlenmişti. Sesi beni büyülemişti. Onun sesini duyduktan sonra sesimi çıkarıp onun sesinin bıraktığı muhteşem etkiyi yok etmek istemedim. Bu yüzden başımı sallayarak onayladım onu. Düşündüğüm şeylerden dolayı kaşlarımı çatmıştım.
Karşımda duran adamın beni dikkatle izlediğini her ne kadar gözlerini seçemesem de vücuduma saplanan görünmez iğneler sayesinde hissedebiliyordum.
Soğuk yavaş yavaş bedenimi etkilemeye başlamıştı. Gerçekten de çok soğuktu. Bana verdiği cekete minnet duyarak biraz daha sıkı sarıldım.
O anda hiç bir tanıma uyduramadığım muhteşem derecede etkili olan, bana uzun bir süredir hatta anne ve babamı kaybettiğimden beri hissedemediğim huzuru bahşeden erkeksi koku dört bir tarafımı sarmaya başladı. İstemeden de olsa gözlerim kendiliğinden kapandı. İstemsizce kokuyu derince içime çekip, mümkünmüş gibi biraz daha sıkı sarıldım cekete. Sanki içim huzurla dolmuştu. Daha şimdi ağlayan ben değilmişim gibi hissediyordum.
Ceketi veren adam aklıma gelince 'Nasıl yaptım ben bunu?' diye kendime kızarak gözlerimi araladım. Ama biraz önce durduğu yerde yoktu. Kafamı sağa sola çevirerek iyice etrafıma baktım hiç kimse yoktu.
Gitmişti...
Daha fazla beklemeden oturduğum yerden kalkıp, ceketi giyerken bir an ürperdim. Sanki biri beni izliyordu. Başımı kaldırıp, dikkatli bir şekilde etrafı tekrar incelemeye başladım. Ama kimse yoktu. Sadece kendi nefes sesimden başka en ufak bir ses dahi yoktu. Bu daha da ürpermeme sebep oldu. Daha fazla oyalanmadan seri adımlarla içeri geri döndüm. Masaya doğru ilerlerken Ayşenur'un telaşlı ve hafif ağlamaklı sesi kulaklarıma doldu.
"Nereye gitti bu kız? Ya başına bir şey geldiyse? Her yere baktım yok. Telefonunu da açmıyor. Offf." derken elleriyle yüzünü sıvazladı. Bakışlarını kaldırınca beni gördü. Kısa bir duraksamanın ardından hemen yanıma geldi. Ağladığım için kıpkırmızı olan gözlerime dikkatli bir şekilde bakıp iç çekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖMRÜNE VURGUN
Romance"Gitme." Dizlerinin üstüne çöktü. Duyabileceğim bir ses tonuyla konuşmasına devam etti. "Yalvarırım gitme. Biraz daha izin ver seni görmeme." Sesindeki acıyı anlamayacak tek bir varlık yoktu eminim. Ama bu şekilde olmazdı. Hasta olacaktı böyle durm...