Lara-Yadigar (Şarkıyla okumanızı tavsiye ederim.)
-Tanıtım videosu -
"Oysa bir kuşun kırık kanadıydım ben!
Acısı dinmez tarafımdan sarıp,
Kalbimde en derin yarayı açacağını nereden bilebilirdim?!"Olmuyordu işte. Lanet olsun ki olmuyordu. Gözümden bir damla daha akan acı suyu daha da sinirlerimi bozmuştu. Sert bir şekilde sildim o damlayı. Hayır! O bu yaşları hak etmiyordu. Umurumda da değildi ki o. Böyle bir şeyi bana yapan.. yapabilen biri için ne diye gözyaşı dökecektim.
Ben kimi kandırıyordum ki şu an? Kendimden ne kadar, ya da nereye kadar kaçabilirdim? Sesimi ne kadar yükseltirsem yükselteyim kalbimdeki feryat figanın sesi geçemeyeceğini biliyor olsam da, yine de kimin rahatsız olacağını umursamadan, bağırabildiğim kadar yüksek sesle bağırdım.
"UMRUMDASIN İŞTE. LANET OLSUN Kİ HALA umrumdasın.."
Sesimin seviyesi sonlara doğru fısıltıya dönüşmesi ise kaçınılamaz bir durumdu. Gözyaşlarım daha hızlı bir şekilde akmaya başladı. Olduğum yere yığılırcasına çöktüm. Yere yumruklarımı indirirken bir yandan da kendi kendime konuşmaya devam ediyordum. Sanki yumruklarımı yere değil de onun göğsüne vuruyor, söylediklerimi ise onun yüzüne haykırıyormuşçasına..
"Unutamıyorum... sile..miyo..rum işte seni.. Lanet olsun hala seviyorum işte. Seni seviyorum.."
Ağlamam o kadar şiddetlenmişti ki; zor nefes aldığımı hissediyordum. Zorlukla çöktüğüm yerden kalkmaya çalıştım. Zor da olsa başarınca pencereye doğru ilerlemeye başladım. Gökyüzü de sanki bana eşlik edercesine yağmurunu yağdırıyordu yeryüzüne. Bunu fark edince adımlarımı balkona yönelttim. Yağmurun sesinin biraz olsun bana iyi geleceğini ümit ederek... Gözümden hala akan yaşlarla balkona çıktım. Demirlerine yaslanarak gözlerimi kapattım. İnatla akan yaşlarıma artık müdahale etmeyi de bırakmıştım. Ne kadar silsem de; yenileri öncekini silemeden onların yerini alıyordu.
Gözlerim kapatmak da iyi gelmemişti aslında. Şu an gözlerimin perdesinde sadece o vardı.. Nasıl hala orada olabiliyordu? Nasıl bir sevgiydi ki bu onu kalbimden söküp atamıyordum?
Biraz olsun dinen ağlamam yine şiddetlendi bu düşüncelerimle. Hıçkırarak ağlıyordum. İnatla ne gözlerimi açıyordum, ne de akan yaşları siliyordum. Acı çekmek hoşuma mı gidiyordu? Belki de..
Tutunduğum balkon demirlerini daha da sıkı tuttum. Parmaklarımın, uyguladığım baskı yüzünden göremesem de bembeyaz kesildiklerine emindim.
Şu an avazım çıktığı kadar 'Neden yaptın bunu bana?' diye bağırmak istiyordum. Bağırmamak için zor tutuyordum kendimi.
Artık sarsılarak ağlıyordum. Daha fazla ayakta durmaya takatim kalmamıştı. Yavaş yavaş yere çöktüm. Balkon demirlerine tutunduğum ellerimin üstüne hala kapalı olan gözlerimle alnımı yasladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖMRÜNE VURGUN
Romansa"Gitme." Dizlerinin üstüne çöktü. Duyabileceğim bir ses tonuyla konuşmasına devam etti. "Yalvarırım gitme. Biraz daha izin ver seni görmeme." Sesindeki acıyı anlamayacak tek bir varlık yoktu eminim. Ama bu şekilde olmazdı. Hasta olacaktı böyle durm...