Indila - Love Story
🌹
Sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir yıl geçirmeniz dileğiyle...
🌹
Her ne kadar kendime sürekli sakin olmam gerektiğini hatırlatıp, telkin ediyor olsam da zerre kadar bile olsun yararını göremiyor, göremediğim gibi de pimi çekilmiş bir bomba gibi hissediyor olmama da engel olamıyordum.
Farkında olmadan sürekli salladığım bacağımın üstüne konan elle bunun fakına vardım. Bakışlarım sürücü koltuğunda oturan Giray'ı buldu.
"Çok gerginsin." dedi, zaten ayan beyan ortada olan hâlimi dillendirerek. Sadece başımı hafifçe sallayarak onu onayladım. "Gitmeyebiliriz." dediğinde, şaşırmamın etkisiyle bir an kaşlarım çatılır gibi oldu.
Buna gerek yoktu. Gözlerimi kısa bir an için kapattım, sol elimi bacağımın üstündeki elinin üstüne koydum ve hafifçe elinin üstünü okşadım. Bana dokunduğu zaman sanki bende olan bütün negatifliği tıpkı bir mıknatıs gibi çekip, alıyordu.
"Hayır, gidelim. Sadece.." Sağ elimle hafifçe alnımı ovuşturdum. "Off Giray ya. Çok heyecanlıyım sadece. Tamam mı?" dediğimde gülümsedi.
"Tamam." derken bana yaklaşıp, alnımdan öptü ve yanan yeşil ışıkla arabayı sürmeye devam etti ama elini bacağımın üstünden ayırmadı.
Aklımdaki bütün olumsuzlukları atmaya, her şeyin çok güzel olacağını düşünmeye odakladım kendimi. İçimden tekrar tekrar, bu davranış şeklinin bana uymadığını hatırlattım. Çekinecek hiçbir şey yoktu. Her zaman ki gibi rahat olup, her şeyi oluruna bırakacaktım. İlk defa tanımadığım bir ortama girmiyordum sonuçta ama bu düşüncemin aksine zihnimde, 'Fakat ilk defa sevdiğin adamın ailesiyle tanışacaksın.' diye yankılanan sesi duymamaya çalıştım.
Çok geçmeden duran arabayla geldiğimizi anladım. Tedirgin bakışlarım Giray'ı buldu. Ön kısmını taç şeklinde ördüğüm saçlarımdan bir şekilde kurtulmayı başaran bir tutam saçı kulağımın arkasına sıkıştırdı.
"Rahat edemezsen, istediğin an kalkarız." Gözlerinden uzanan ruhani kolların beni şefkatle sarıp, sarmaladığını hissettim. "Tamam mı?" diye sordu sesine de sirayet eden şefkatiyle.
"Seni seviyorum." dedim alakasız bir şekilde içimden geldiği gibi ve bedenimi ona doğru çevirdim.
Şaşırsa da bunu çabucak üstünden attı ve bembeyaz dişlerini gösterecek şekilde genişçe gülümsedi.
Başımı hafifçe sağ omuzuma yatırırken, aynı zamanda gözlerim de hafifçe kısılmıştı gülüşünü izlemeye dalmış, güzelliğinde kayboluyorken.
"Çok seviyorum ben seni." Derin bir nefesi onun kokusuyla birlikte içime doldurdum. "İçim, dışım sen olmuş da haberim yok." dedim gözlerim tamamen kapanırken.
Şimdi niye böyle konuşuyordum bilmiyordum ama içimde dolup dolup taşan bir şeyler vardı. İçimdekileri biraz olsun bile ona dökmezsem o dolup dolup, taşanlar beni boğacakmış gibi geliyordu.
Yanağımda hissettiğim parmaklarının dokunuşuyla içim titredi.
"Ben seni daha çok seviyorum." dediğinde gözlerimi araladım. Yeşil harelerimi, onun yeşil içinde kaybolan kehribar rengine sahip harelerine diktim. "Hatta sevmiyorum ben seni."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖMRÜNE VURGUN
Lãng mạn"Gitme." Dizlerinin üstüne çöktü. Duyabileceğim bir ses tonuyla konuşmasına devam etti. "Yalvarırım gitme. Biraz daha izin ver seni görmeme." Sesindeki acıyı anlamayacak tek bir varlık yoktu eminim. Ama bu şekilde olmazdı. Hasta olacaktı böyle durm...