Boy Epic-Human
🌹Şaşkınlığımın sebebi; dudak uçuklatacak bir fiyata sahip arabası olan birinin böyle küçük sıradan bir yere gelmesiydi.
Geldiğimiz yer köfteciydi. Giriş kısmı tamamen camdandı. Ve camdan girişin zeminle birleşen yeri hariç üç kenarıda mavi renk led ışıkla döşenmişti. Üst kısımda bordo renk bir tente vardı. Beyaz büyük harflerle 'KÖFTECİ HÜSEYİN' yazıyordu.
Yüzümdeki şaşkınlığı yine görmüştü. Ama bu sefer sadece gülümsemekle yetindi. Eliyle önden geçmemi işaret etti.
"İnan bana daha önce hiç bu kadar lezzetli bir köfte yememişsindir."
Tolga Beyin bu söylediğine bir şey diyemedim. Ben geldiğimiz yeri incelemeye devam ederken cam kapıdan içeri girdik.
Dikdörtgen şeklinde küçücük bir yerdi. Mutfak kısmıyla masaların olduğu kısım arasında sadece tezgah vardı. Yani masada otururken yemeğin nasıl hazırlandığı görülebiliyordu. Ve en önemlisi gayet temizdi. İçeride sadece 4 tahta masa vardı. Gerçekten de küçük bir yerdi ama samimiydi. Duvarlarda belgeler ve bazı tablolar asılıydı. Dışarıdan girenin ilk dikkatini çekecek şekilde asılmış 3 resim vardı. Sanırım köfteci babadan oğula devrederek bu zamana kadar gelmişti. Bunlarda onların resimleriydi.
Ellili yaşlarının sonlarında olan bir adam karşıladı bizi. Tolga Bey'le daha önceden tanıştıkları hatta samimi oldukları tavırlarından belli oluyordu.
İçten bir gülümseme eşliğinde Tolga Bey'le erkekçe bir kucaklaşma gerçekleştirdiler. "Hoşgeldin oğlum. Uzun zaman olmuştu uğramayalı."
Aynı gülümsemeyle Tolga Bey'de onu cevapladı. "İş güç be Hüseyin amca. Bu aralar çok yoğundum. Hiç fırsatım olmadı." Ayrıldıklarında eliyle beni gösterdi. "Bu arada bu da asistanım Liya."
Amcanın bakışları sonra beni buldu. Yüzündeki gülümseme daha da artarak bana baktı. "Sende hoş geldin güzel kızım."
"Hoş buldum efendim." dedim biraz çekingen bir tavırla.
Kaşları çatıldı. "Efendiler kovalasın seni. Efendim de neymiş?" Bu tepkisine ben şaşırmıştım. Tolga Bey ise kahkaha atmıştı. "Amca de sende bana. Kızım sayılırsın sende benim."
Kızım demesiyle buruk bir gülümseme oluşmuştu yüzümde. Uzun zaman hatta yıllar olmuştu bu kelimeyi böyle içten söyleyeni duymayalı.
"Tamam Hüseyin amca."
Amca dediğimde kocaman gülümsedi. "İşte böyle. Hadi geçin oturun. Şansınıza köftem daha bitmedi."
Oturup beklemeye başladık. Gerginliğim artık elle tutulabilecek raddeye gelmişti. Bakışlarımı küçücük mekanda gezdirmeye başladım yine. Son durak olarak da Tolga Bey'in bakışlarıyla kesişti bakışlarım.
"Bu kadar gergin olma." Gülümsedi. "Yanımda her zaman rahat olmanı söylemiştim sana." Başımı sallayarak onayladım. "O zaman bunu uygulamalısın. Uygularsan gergin de olmazsın."
"Çalışırım Tolga Bey."
"Şu 'bey' lafını da duymak istemiyorum. Özellikle de şirket dışında. İş ortamı olmadığı sürece sadece adımı kullan."
"Peki Tolga Be.." Onaylamaz bakışlarını görünce elimle ağzımı kapattım. "Peki Tolga."
"İşte böyle." dedi gülümseyerek.
"Afiyet olsun." sesiyle bakışlarımız Hüseyin amcayı buldu. Aslında servis yapacak garson vardı. Fakat bizim servisimizi kendi yapmayı istemişti. Sanırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖMRÜNE VURGUN
Romance"Gitme." Dizlerinin üstüne çöktü. Duyabileceğim bir ses tonuyla konuşmasına devam etti. "Yalvarırım gitme. Biraz daha izin ver seni görmeme." Sesindeki acıyı anlamayacak tek bir varlık yoktu eminim. Ama bu şekilde olmazdı. Hasta olacaktı böyle durm...