2|1

9.9K 627 48
                                    

The Sound Of Love - Closer To Me
Sinan Akçıl & Demet Akalın - Vazgeçilmezim

🌹

Gecikme için özür dilerim. Yorucu bir gündü. Uyuya kalmışım.

🌟

Arabaya bindiğimden beri kurduğu tek cümle "Kemerini tak." demesiydi ki bunu gayet de sert bir tonda söylemişti. Sesinin, kadife yumuşaklığındaki tonu, demir sertliğine dönüşmüştü.

Onun dışında herhangi bir şey ne söylemiş, ne de konuşmuştu. Sinirliydi. Hem de fazlasıyla sinirliydi. Direksiyonu haddinden fazla sıkan kemikli parmakları, yola bakarken daima çatık kaşları ve trafiğin sıkışıklığında, herhangi bir yanlış yapan araç sahiplerine mırıldandığı küfürler bunu fazlasıyla açık bir şekilde beyan ediyordu. Sebebi; ona karşı olan tavrımdı. Farkındaydım. Fakat kurduğum bir cümlenin onu bu denli sinirlendirmesi de hiç normal değildi.

Başımı cama hafifçe yaslayıp, ön camdan dışarıyı izlemeye başladım. Başım hafifçe cama çarpıyor olsa da önemsemiyordum. Kısa bir an gözlerimi kapattım.

Kendimi suçlu hissetmem normal miydi?

"Lan sana o ehliyeti verenin aklını sikeyim ben!" diye aniden bağırıp, kornaya basılı tutmasıyla olduğum yerde sıçradım.

"Şerefsiz!"

İri iri açılmış gözlerimle ona bakıyordum. İlk defa küfür ederken duyuyordum onu.

.......

Hala daha ettiği küfürlerle gözlerim daha da açıldı. Ettiği küfürleri telaffuz etmeyecektim.

"Artiste bak ya! Git, yarış pistinde yap o hareketleri. Kendi canın sikinde değil belli. Elaleminkinden ne istiyorsun pezevenk?!"

Acaba bu söylediklerini o kişinin duymadığını ya da duyamayacağını, hatta çoktan bizden metrelerce uzaklaşmış olduğunun farkında değil miydi?

Dayanamayarak "Sizi duymuyor farkında mısınız?" dememle sinirle yanan bakışları beni buldu.

Araba süren birinin, yoldan başka bir yere bakabileceği süreden daha uzun süren bir süre bana bakmasıyla elimle çenesini tutarak yola çevirmek zorunda kaldım.

"Yola bakın. Kaza yapacaksınız yoksa." derken sesim içime kaçmış gibi mırıltı şeklindeydi.

Tenine dokunmak..

Bir ya da bir buçuk saniyelik bir süreliğine hafif kirli sakala sahip çenesine dokunmuş olmak.. Alev alev olan ateş közlerinin üstünde yürümek gibi hissettirmişti. Kalbimin hızlanan atışlarından ve tavan yapan heyecanımdan bahsetmek bile istemiyordum. Dudaklarımı birbirine sıkıca bastırırken, başımı hafifçe kucağıma eğip, gözlerimi kapattım. Saçlarımda bana yardımcı olmak istercesine, başımı eğmemle, yüzümün yanlarından dökülmüş ve yüzümü gizlemiştiler.

Aksi gibi, daha şimdi siniriyle esip, gürleyen o değilmişçesine hiç sesi çıkmıyordu. Arabadaki tek ses; arabanın motorunun mırıltı gibi gelen sesiydi. Nefes seslerimiz bile yok denecek düzeyde olmalıydı ki onun bile sesi yoktu.

O anı yok saymak istercesine başımı koltuğa yaslayıp, gözlerimi araladım. Gözlerim bir saniyeliğine istemsizce onu bulduğunda, ne az önceki, ne de arabaya bindiğimizdeki sinirinden eser kalmamıştı yüzünde ya da direksiyonu tutan damarları belli olan ellerinde.

Tamamen o anı kafamdan çıkarmak için "Ne kadar kaldı?" diye sordum.

Beni cevapsız bıraktı ama duyduğundan da emin değildim. Zaten bir dakika kadar bir zaman sonra araba bir plazanın önünde durdu. Gösterişle uzaktan yakından alakası yoktu. Hatta hiçbir özelliği yoktu bile diyebilirim. Arabadan indikten sonra, anahtarları hazırda bekleyen valeye uzattı.

ÖMRÜNE VURGUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin