Öncelikle herkese merhaba. Benim için uzun zaman oldu bölüm yayınlamayalı. Sizin için bu süre daha da uzun olmuştur muhtemelen. Bunun için üzgün olduğumu bilmenizi isterim. Sizi bu kadar uzun süre bekletmek benim için kötü bir durumdu açıkçası. Size uzun uzun sebeplerimi anlatarak bahaneler sunmuş olmak istemiyorum. Sadece şunu bilin ki aynı durumun tekrarlamaması için elimden geleni hatta fazlasını yapacağım.
Sizi daha fazla tutmadan normalin iki katı uzunluğundaki bölümle baş başa bırakıyorum. Umarım beğenirsiniz.
Her zaman söylediğim gibi bol bol yorumlarınızı bekliyorum. :)
Sevgiyle kalın..
Yıldız Tilbe - Aşk Bir Kahkaha
🌹
Ne ara gözlerimi dinlendirme kısmından uyumaya doğru geçiş yaptığımla ilgili en ufak bir fikrim yoktu. Aslında bütün gece uyumazsam olacağı buydu. Fakat bunun ne yeri ne de zamanı değildi şu an.Ah.. Bir dakika ya. Bana kim günaydın demişti? Sağ elimle alnımı ovuştururken, üzerimde ki mahmurluktan bir nebze de olsa sıyrıldığımda, aklım yerine yeni gelmiş gibi, bakışlarımı bana günaydın diyerek, az kalsın yere düşmeme neden olacak kişiye çevirdim.
Gözlerinde oluşan ne anlama geldiği belirsiz parıltılarla, her yaptığımı dudaklarında oluşmuş olan hafif kıvrımla dikkatlice izleyen Giray Bey'le karşılaştım. Bir an kaşlarım çatılır gibi olsa da kaşlarımı hemen eski haline getirdim.
Gerçekten de şirkete gelmek için seçe seçe bugünü mü seçmişti? Yani ben bazı şeyleri kabullenir kabullenmez karşıma çıkması hayatın bana hazırladığı ne tür bir sürprizi ya da tesadüfüydü.
"Uyanamadın sanırım hala." diyen Giray Bey'le kendime gelerek dikkatimi tekrar ona verdim. "Neyse, bana sade kahve getirir misin?" diyerek bir şey dememe fırsat vermeden Tolga'nın odasına girdi.
Ben de arkasından boş boş baktım. Tolga hala niye gelmemişti ki? Bir şey mi olmuştu acaba? Kesin bir şey olmuş olmalıydı ki o gelmediği halde Giray Bey gelmişti. Oturduğum yerden kalkarak kahveyi hazırlamaya başladım. Sorularımın cevapları Giray Bey'deydi.
Ya da bir dakika ya. Neden onda olsun ki cevaplar, asıl kişi dururken. Masanın üzerinde duran telefonu alarak, Tolga'yı aradım. Aradım ama sonuç şu genelde insanın sinirini bozan telesekreterin 'Aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.' diyen sesi oldu.
Telefonu aldığım yere bırakarak, pişen kahveyi fincana dökmek için kahve makinesinin yanına ilerledim. Tepsiye yerleştiridiğim kahve ve suyla birlikte derin bir nefes alıp, verdim. Basit bir iki duygu beni güçsüz kılamazdı, her ne kadar yıkılmaz dediğim duvarlarıma derin çatlaklar açmış olsa da. Bunun üstesinden de gelirdim ben.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖMRÜNE VURGUN
Roman d'amour"Gitme." Dizlerinin üstüne çöktü. Duyabileceğim bir ses tonuyla konuşmasına devam etti. "Yalvarırım gitme. Biraz daha izin ver seni görmeme." Sesindeki acıyı anlamayacak tek bir varlık yoktu eminim. Ama bu şekilde olmazdı. Hasta olacaktı böyle durm...