Senin hakkında öğrendiğim her bilgiyi aklıma kazıyor ve eve gidince minik not kağıtlarına yazıyordum.
Çikolatalı süt sevdiğini,portakala alerjin olduğunu hatta bir keresinde portakal yediğinde hastaneye kaldırıldığını öğrenmiştim. Bunları tek tek not aldım. İleride dikkat edeceğim ve uygulayacağın şeyler olarak iki kısıma ayırmıştım notları.
Birde yüz ifadelerini not etmiştim. Takıntılarını ve bir durum karşısında takındığın tutumları.
Şuan bildiklerim gerçekten sınırlı sayıdaydı,azdı. Ama gün geçtikçe birbirimize daha çok şey anlatıyor ve birbirimize daha çok alışıyorduk. Beni kabul ettiğin için mutluydum.
Bugün diğer günlerden farklı olarak saklanma imkanı veren kütüphaneden farklı bir yerde okulun arka kısmında bulunan duvarın yanındaki eski bankta oturuyorduk.
Sonbahar ile birlikte yapraklar sararmış ve birer birer dallarından koparak yer çekimine uyuyordu.
Hava çok serin değildi. Güneş aydınlatsada ısıtmıyordu ama ikimizde üzerimizde bulunan ince okul formasına rağmen titremiyorduk.
"Buraya böyle rahat bir şekilde gelmemiz tehlikeli değil mi?"
Sürekli etrafa bakınıyordun. Aslında sana hak vermiyor değildim. Hep aşağılanmış ve yalnız bırakılmış birisiydin ve yanında birisi olduğunda bunu garipseyeceklerini hatta belki artık yalnız kalmadığın için sana daha da yükleneceklerini düşünüyor olmalıydın.
Ya da belki, arkadaşlarımın ikimizi yan yana gördüklerinde verecekleri tepkiden korkuyordun,benim adıma.
"Arkadaşlarım bugün okulu astılar."
Derin bir nefes verdiğinde seni korkutanın aslında 2. Seçenek olduğunu anlamak zor olmamıştı ve benim adıma endişelendiğini düşünmek gülümsetmişti.
"Peki ya sen. Sen neden gitmedin?"
Öğle arasıydı ve onlarla gidip SeokJin'e yanaşmamı sağlamalarını çekmektense seninle baş başa oturup seni tanımayı tercih ederdim.
"Seninle takılmak daha cazip geldi."
Yüzüne geniş bir gülümseme yayıldı ve yeşil irislerini kahverengilerim ile buluşturdun. O kadar güzelsin ki. Kendimi sana bakarken bir ilüzyonistin hipnoz yaptığı kişi gibi donup kalmaktan alıkoyamıyordum.
"Teşekkür ederim. Gerçekten beni mutlu ediyorsun."
Hiçbir şey yapmıyorum ki. Daha fazlasını hakediyorsun.
"Sorun değil,her zaman."
Oluşan kısa süreli sessizliği telefonumdan yükselen titreşim sesi bozuyor.
Elimi cebime atıp telefonu çıkartıyorum.
SeokJin
İç çekip alt dudağımı ısırıyor ve avucumun içerisinde hala titremekte olan telefona bakıyor ve cevaplamak adına ekrandaki yeşil şeridi kaydırıyorum.
"Efendim."
Sesi boğuk ve nefes nefese çıkıyor. Sanki koşmuş gibi.
"Neredesin?"
Bu soruyu sorduğuna göre okula gelmiş ve beni arıyordu. Gözlerin irileşirken sana baktım. Merakla bana bakıyordun.
"Iı okulda mısın?"
Hemen olumlu bir cevap geldiğinde ayağa kalktım.
"Sen bizim sınıfa geç ben geliyorum."
Sende anlamış olacaksın ki ayaklanmış ve etrafa bakınmaya başlamıştın. Tanrım sen benden de çok korkmuştun.
Telefonu kapattıktan sonra özür dilercesine sana baktım.
"Arkadaşım gelmiş gitmeliyim. Özür dilerim."
Omuz silkip elini saçlarında gezdirdin ve kahverengi tutamların gözlerin önüne dökülmesine sebep oldun.
"Sorun değil. Sonra görüşürüz?"
İkimizde arkadaşlarımdan ve bize bulaşma ihtimali olan topluluktan saklanarak devam ettirmeye çalışsakta bu durumu oldukça mutluyduk.
"Tabiki. Hoşçakal"
El salladığında karşılık verip diğer tarafa döndüm ve ilerlemeye başladım. Köşeyi dönmeden son kez sana baktığımda gülümseyerek ellerine baktığını görmüştüm.
Gülümsemeni seviyorum,hep gülümse.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
We Were Beautiful :: VHope ✔
FanfictionBizi sevmediler. Oysa biz çok güzeldik. ||02.12.2016||