Sabah, her günkü gibi çalan alarm ile uyanmıştım. Bugünün diğerlerinden bir farkı yoktu. Okula gidecektim. Mâlum at gibi yarıştıran bir sistemin içindeydik. Birileri üstümüze çıkıp "Dıgıdık dıgıdık deh dıgıdıkdık!" diyordu. Kahvaltı masasına giderken anneme "Bir gün çok büyük adam olacağım."dedim. Tabi "Bir gün süperman olup uçacağım." deseydim bu daha inandırıcı olurdu. Zengin kalkışı yapsam, "Annem ne der acaba ?"diye düşündüm. Hani bir zeytin ağzına atarsın, bir yudum sıkılmış portakal suyundan içersin ve sonra kolunda duran milyarlık saatine bakıp "Ben çıkıyoruuuum, toplantıma geç kaldım." dersin ya öyle bir kalkış işte... Sonra annemin "Ben sabahın köründe kalkayım sana kahvaltı hazırlayayım xysyasd762192hsaydyasyadsuds...-Sonsuz" diyeceğini düşündüm. "Boşveeerr!" dedim, menemene ekmeğimi bandım.
Otobüs durağına kulağımda kulaklık "isyankar boys" tavırlarla yürürken,her gün önümden lüks arabasıyla geçip,bana mülteci bakışı atan o adamla göz göze geldik. Bir an "Acaba o araba bende olsaydı şimdi nasıl olurdu,var ya okula bununla giderdim. Tabi trollemek için kankam Görkem de 'Bas gaza aşkım bas gaza' şarkısını açardı :D" diye düşünmekten kendimi alamadım.
Bu esnada Görkem'i durakta gördüm, yanına gittim:
"Kanka şu an bir 'Bugatti Veyron'umuz' olsa okulda ne havamız olur haaa..."
"Oğlum bizim o arabanın benzinini karşılayacak paramız yok ki!"
Görkem'in bu cevabı çok mantıklıydı. Hayallerimizde dahi fakirdik biz. Gittiğimiz kafelerde wifi şifresi soran ve kafenin menüsünü elimize aldığımızda önce fiyatlara bakan, fiyatı ucuz olanı tercih eden, dürümün son lokması ile ayranın son yudumunu denk getiren, "Beni arar mısın?" diye mesaj gönderenlere whatsapp'tan geri dönüp "Dakikam yok." diyen, sinirlenince telefonu duvara değil de yumuşacık yataklara fırlatan, ucuz olur diye montu yazın, tişörtü kışın alan, "Sayın abonemiz, bu bir ödemeli aramadır." sesini rehberimizdekilere dinleten ve "Parayla saadet olmaz bizim kalbimiz zengin be kardeşim!" diyerek kendimizi teselli eden mis gibi fakirleriz. "Neyimize Bugatti, yaşasın İzmir Eshot otobüsleri!" derken otobüsümüz geldi. Havasız insan aracı diyoruz biz Görkem'le otobüsümüze. "Yaklaşık altmış kişi oluyor. Durağa gelene kadar beş altı tanesi yoğun baskıdan ve havasızlıktan bayılma tehlikesi atlatıyor " deyip susmak gerek bazen.
Otobüsten indikten sonra Görkem "Sana bir şey söyleyeceğim kanka." dedi.
"Buyur."dedim.
''Sınıfımıza yeni bir kız gelmiş, böyle tesettürlü falan biriymiş''.
"Hee dindar biri yani."
"Aynen kanka aynen dindardır heralde."
"İyi bari oğlum, din dersinde kopya çekecek birini bulduk, sorsak Fatiha'yı söyleyemeyiz." dedim.
Okul bahçesine geldiğimizde bağırış sesleri duyduk. Hemen o bölgeye doğru koştuk. Okulun, "serseri" diye adlandırdığımız üçüz dingilleri okula yeni gelen bir çocuğu tartaklıyorlardı. Ne olursa olsun, üç kişiye tek saldırmak hangi erkekliğe sığar?
"Napıyorsunuz lan!"diye bağırdım.
Grubun lideri bana döndü. "Sinek mi fısıldadı yoksa köpek mi havladı arkadaşlar?" dedi kahkaha atarak. "Sineğine de köpeğine de başlarım ulan!" dedim ve bir kafayla onu yere serdim.Görkem de o esnada diğer iki elemanı güzelce bir dövdü. "Siz göreceksiniz lan bekleyin!" diyerek kaçtılar.
Yerdeki kardeşimizin yanına doğru gittik. "Bir şeyin var mı? İyi misin?" gibi sorular sordum.
"Allah sizden razı olsun, sağolun iyiyim. Benden para istediler, ben de onlara veremeyeceğimi söyledim. 'Sen bizim kim olduğumuzu biliyor musun?' dediler, hayır dedim. 'Yani bizden korkmuyor musun?' dediler. Ben Allah'tan başka hiçbir şeyden korkmam, dedim. Saldırmaya başladılar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şizofren Müslüman
SpiritualitéDerin bir nefes aldım. Ayaklarımın altındaki İzmir manzarası çarpıyordu gözüme. Bakışlarım yerdeydi, kaldırdım: "Beyler, ben annem ve kardeşimden sonra ilk kez bir karşı cinsi sevdim lan!"dedim. Görkem, "Gizemli konuşma oğlum noldu?"ded...