Elif'in bakış açısıyla yazılmıştır
"Maalesef bundan sonra ki hayatında hastamız yürüyemeyebilir. Kurşun koksiks sinirlerine denk gelmiş. Buda sinirlerin işlev kaybını gösterir. Allah'a dua etmekten başka bir çaremiz yok. Dua edelim. Geçmiş olsun."
SubhanAllah. Sen ne diyorsun doktor? Ne yürüyememesi? Ne siniri? Allah'ım sen yardım et. 18'inde genç bir kız. Ve bundan sonra yürüyemeyecek. Gözlerim daha fazla dayanamadı. Sever zaten Elif'i her yerde ağlatmaya. Görkem sessiz bir şekil de kurumuş kanlı elleriyle düşmek üzereyken masaya tutundu. Ne demek bacaklarını kullanamayacak? Tuğçe, bacaklarını? "Sus Görkem nolursun sus. Nolursun sus yeter."
Görkem gözlerinde ki yaşları sildi. Ayağa kalktı. Bugün Bilal'i öldüreceğim derken ki sesi tok ve gürdü. Acele ile hastaneden çıktı. Bende Tuğçe'nin odasına girdim. Yanında ki masaya oturdum. Ne diyecektim ki? Ne denilebilirdi ki? Tuğçe kaygılı bir şekil de "Görkem iyi mi Elif?" dedi. Belki de kendi başına geleni bilmiyordu. Haram diye ayrılmıştı Görkem'den. Ama onun önüne canını hiçe katarak atlaması onu ne kadar çok sevdiğini de gösteriyordu. "Merak etme Tuğçe, iyi." "Elhamdülillah" dedi kendinden emin bir şekilde. Sonra bana dönerek" Doktorun söylediklerini duydum merak etme. Saklamaya da çalışma. Görkem'den neden ayrıldım biliyor musun Elif? Haram diye. Hani onun önüne atlayacak kadar çok seviyorum ya, bunu biliyorsun. İşte Rabbimi ondan sonsuz kat daha çok seviyorum. Elim, ayağım, gözüm, burnum, kulağım, aklım, hayatım ; her şey ona ait. Mülk sahibi mülkünde istediği gibi tasarruf eder, karar verir. Benim sahibim Allah. Eğer Allah bana, bundan sonra ki hayatın da sakat bir kız olarak yaşayacaksın diyorsa ve beni böyle imtihan ediyorsa, ben isyan etmem ki. Belki bundan sonra evlenemeyeceğim. Belki de kendi bakımımı bile kendim yapamayacağım. Ama ne fark eder be Elif, sonuçta cennnette elimiz, ayağımız, ayaklarımız tam olmayacak mı? Şehit olan sahabelerimizi düşünsene.. Onların kesilen kolları, ahirette bütünleşmeyecek mi? Biz kadınlar, birer gülleriz Elif. Benim yapraklarımı kopardılar. Ne fark eder? Yaprakları kopan gül, gül olmaktan çıkar mı?"
"Elhamdülillah Rabbim" dedim içten içe. Ne güzel de hidayeti nasip etmişsin Tuğçe'ye. Belki benim söylemek isteyipte söyleyemediklerimi, o bana söyledi. Benim teselli etmem gerekirken, o beni teselli etti. Teselli cümlelerinin ardından bir birimize sarıldık. Ağladık, ağladık, ağladık. Doyasıya ağladık. İsyan etmek için değil, yüreğimizin hüzün dönemini yaşadığımız için ağladık.. Görkem'in kapıyı çalarak içeri girmek istediğini duyunca Tuğçe baş örtüsünü taktı. Yorganı boğazına kadar çekti. Sonuçta kendisine helal olmayan bir erkekti. Gözlerinin şişkinliğinden ne kadar ağladığı belli olan Görkem konuşmaya başladı. " Neden atladın önüme neden! Bıraksaydın, bana gelseydi o kurşun. Bıraksaydın ben ölseydim be gülüm. Bıraksaydın ben yürüyemeseydim. İntikamımı alıcam Bilal. Nerede olursan ol seni bulup intikamını alıcam. Bundan sonra senin yürüyen ayağın olucam, tutan elin olucam. Şimdi çıkıyorum. Akşam buraya geleceğim. " dedi ve konuşmamızı beklemeden dışarı çıktı.
Özkan'ın bakış açısıyla yazılmıştır.
"Söylediklerimi bir bir anladın değil mi Özkan?" "Anladım derttaş." Hadi artık sevdiklerine gitme vakti. Unutma Cuma akşamı saat 23.00'da buluşacağız." "İnşaAllah derttaş, Allah razı olsun her şey için."
Bir hafta da o kadar çok şey öğrenmiştim ki. İlginç biriydi derttaş. Risale-i Nur diye bir külliyat vardı sadece odasında. Bir hafta da Allah'ın varlığı, peygamberin hak peygamber olduğu, Kur'an-ı Kerim'i tecvidli seri bir şekil de okumayı, içinde ki hakikatleri öğretmişti. Hepsini bir haftada öğrenmeyi Mevlam nasip etti hamd olsun. Annem'i rüyamda gördükten sonra gönül yangımı ferahlatan damlalar deymişti yüreğime, elhamdülillah. Rüyamda babam Özkan ile beraber el elelerdi. Özkan'ım, annesinin kuzusu diyordu. "Ya anne cennete gittin hala şu annesinin kuzusu lafından vazgeçmedin" demiştim latife ederek. Artık annem için üzülmüyordum. O dünya yorgunluğunu, cennet ferahlığına bırakmıştı. Telefoncudan bir telefon bir de hat aldım. Hemen Görkem'i aradım. "Görkem, nerdesin?" "Özkan, özkan sen misin. Özkan nerelerdesin Özkan? Ben çok kötüyüm kardeşim, inan çok kötüyüm. Canım yanıyor Özkan, Hüseyin de yanımda. Gel nolursun" "Nerdesiniz, noldu" dedim kaygılı bir şekilde. "Mahallede ki parktayız." "Tamam bekleyin."
Nolmuştu Görkem'e? Elif'e bir şey olsa çok kötüyüm demezdi. Bir şey konuşmamız lazım derdi. Kendisine mi bir şey oldu noldu acaba? Parka doğru hızlı adımlarla gittim. Arkadan gördüğüm, Görkem ellerini başının arasına almış, Hüseyin elini Görkem'in omzuna atmıştı. Koşturarak yanlarına gittim.
"Özkaaaaaan"
"Görkem?"
"Özkan?"
"Hüseyin?"
üçümüz bir birimizi sımsıkı sarılmıştık. Nasıl da özlemiştim kerataları.
"Nerelerdeydin Özkan?"
"Bırakın şimdi beni onu sonra konuşuruz, noldu çabuk anlatın!"
Görkem, titreyen sesiyle konuşmaya başladı. "Özkan, sen yokken Bilal Elif'i rahatsız etmeye devam etti. Okul çıkışına geldi. Elif'te yanıma gelip "Bilal beni rahatsız ediyor, beni eve bırakır mısın? Abim bugün okul da yok" diyince tabi dedim, sonuçta senin emanetin. Bilal Elif ile beni yan yana görünce bağırarak ""Noldu Elif Özkan'ı piyasadan sildikten sonra, sıra bunda mı?" dedi. Bende o sana zarar vermiştir diye bunu dövdüm. Ayağa kalkıp Elif'in yanında doğru yürüdüğüm vakit, Görkeeeem diye bir ses duyduk. Sonra bir de silah sesi. Bilal beni vurmak için ateş ettiği vakit, Tuğçe sırtı silaha dönük bir şekil de önüme atladı. Önüme atladı ulan önüme atladı. Kız benim gibi bu dünyaya fazlalık birini kurtarmak için önüme atladı. Vuruldu. Gittik hastaneye. Bacaklarını bir daha kullanamayabilir diyorlar. Napıcam ben napıcam?
SubhanAllah. Neler olmuştu böyle. Vay melun, vay. İsmin sahabe efendimizin ismi olmasaydı, isminin yanında melun eklerdim de neyse. Düşünmeye başladım. Birden "Kalkın gidiyoruz" dedim. "Gidemeyiz, Bilal'in nerede olduğunu kimse bilmiyor" dedi Görkem. Görkem'e dönerek " Bilal'in yanında değil, babanın yanına gidiyoruz Görkem" Şaşkınlığı bakışlarından belli olan Görkem "Babamı napacağız oğlum, ne alaka?" Görkem'e bakarak tebessüm ettim. "Babanın maddi durumu iyi mi?" "Evet." Tuğçe'yi her şeye rağmen seviyor musun?" "Evet" "O zaman yakında düğün var Görkem."
Görkemlerin kapısını çaldık. Açan annesiydi. Buyrun çocuklar hoş geldiniz dedi bizi oturma odasına alarak. Görkem "Anne hiçbir şey yapma. Konuşmamız lazım, lütfen buraya gelir misin" dedi. Yüzünün gözünün haline bakan babası "Hayırdır evlat, noldu" dedi. Ağlayarak yaşadıklarını anlattı Görkem. Ve Tuğçe'ye evlenme teklifi edeceğini söyledi." Benimle beraber ağlamaya başlayan annesi "Asla ama asla olmaz. Sakat bir kız ile nasıl evleneceksin oğlum, nasıl bakacaksın, buna katiyyen izin veremem" dedi. "Annem, güzel annem" diyerek başladı Görkem. "Ben izin almaya gelmedim, haber vermeye geldim. Lütfen destekçim olun, lütfen. " Görkem'in babası Görkem'e sert bir bakış attı "Bak evlat. Eğer kıza karşı vefa borcunu ödemek için böyle bir şey yapıyorsan, ne kendini yak, ne kızı. Bir kızın hayalleriyle oynama." Daha sözünü bitirmeden annesi" Yazık değil mi kıza, canını kurtardı diye evleneceksin, sonrası nı düşünsene. Sonra gelecek olan imtihanları düşünsene? Olmaz oğlum olmaz."
Görkem önce babasına, sonra annesine şefkat dolu bakışlarıyla baktı. "Canım annem, canım babam. Annem ya da babam, her hangi biri sakat olsa siz bir birini sevmeyecek misiniz? Evlilik tamamlamaktır. Özkan bir hadis söyledi "Evlenen kişi, imanının diğer yarısını tamamlar." Ben Tuğçe'nin yürüyen ayağı olurum, gören gözü olurum, tutan eli olurum, lütfen izin verin" dedi.
Babası gözlerinden akan bir iki damla yaşı silerek "eğer ben gerçekten seviyorum diyorsan bize laf düşmez be oğlum. Al şu iki milyarı güzel bir evlenme teklifi et gelinime" dedi. Hepimiz sevinçten ağlıyorduk. Elhamdülillah ala külli hal! Ezan sesiyle duygusal ortamı bozdum. Namazımı kılabilir miyim Teyzecim? Dedim. "Tabi güzel oğlum, ben sana seccade getireyim" dedi. Güzel oğlum lafını duyunca biraz hüzünlendim, bakışlarımı yere indirdim. Mahçup bir edayla Rabbime yaklaşacağım seccademe doğru yürüdüm. Allahuuuekbeeer! Diyerek tüm dünyayla bağımı kopartıp ona yaklaştım. " Namazımı kıldıktan sonra, hemen güzel bir tek taş yüzük aldık. Hüseyin biraz daha olsa bizi güldürmek için "Tek taş fiyatlarına bak. İşte ben bu yüzden evliliğe karşıyım" dedi. Yüzlerimiz de oluşan tebessümden sonra Hüseyin'e dönerek " Benim kardeşim mutlu olsunda ona değil bir milyar yüz milyar gitsin. Al bu da benden diyerek ikibin tl'de ben verdim. Hüseyin de "Düğün takısına saklıyordum ama neyse al bu iki de benden" dedi. Görkem Elif'e mesaj atıp, Tuğçe'yi başka odaya almaları için rica etti. Hastane yönetimini arayarakta sürprizi haber verdi. Bir tane tekerlekli sandelye, bir tane tek taş, bir buket çiçek, bir kutu çikolata alarak hastaneye doğru gittik. Bende eski evimden Kur'an-ı Kerim'i mi aldım. Tuğçe'nin odasını süsledikten sonra, annesi ve babasıyla konuştuk. Onlarda kızlarının mutluluğu için kabul ettiler. Hüseyin mahallemizin imamını bile getirmişti, iman nikahı için. Hüseyin'e dönerek "Yolda iyi anlaşmışsınızdır imam efendiyle" dedim latife ederek. "Hehe iyi anlaştık. Ateist imammış, ama işini professional yapıyormuş, cumaları aksatmazmış" dedi Hüseyin. Hafiften kızdığımı belli ederek "Hadi oradan kerata. Şakadan dahi olsa yalan söyleme" dedim. Elif Tuğçe'yi tekerlekli sandalyeye bindirdi. Henüz beni görmemişti. Geldiğimden haberi yoktu. İçeri girer girmez, güllerle süslenmiş odaya baktı Tuğçe. "Noluyor yaa" dedi. O an beni gördüler. Elif'in gözleri o kadar büyük açılmıştı ki korkudan kafamı öne eğdim. Korkmasaydım da edepten eyerdim zaten. Bir kızın gözlerine sadece helali bakmalı diye söylemişti derttaş. Öyle olması da gerekliydi zaten. Ama göz göze geldiğimiz o ilk an gözlerinden yere bir kaç damla yaş akıttığını görmüştüm Elif'in.
Bir elinde çiçek, bir elinde çikolata, çikolatının üstünde yüzükle Görkem girdi içeri. Bütün doktorlar, hemşireler odada toplanmıştı. Tuğçe " Benimle evlenir misin?" dedi gözlerinin içi gülerek. Beni de güldürdü, kardeşimi bu halde görmek.
Tuğçe ağlamaya başladı. Ağlıyor ağlıyor daha fazla ağlıyordu. "Evlenemem Görkem, sen bana olan borcunu ödemek için benimle evlenmek istiyorsun. Benim gibi bir sakat kızı ne yapacaksın? Seninle evlenip senin hayatını yakamam. Bir kurşunun önüne atlayıp, bir kurşun da ben sıkmış olamam. "
Aman Allah'ım, neler oluyordu böyle?
(Kardeşlerim bu bölüm biraz kısa oldu. İnşaAllah 2k olur olmaz, hemen devamını paylaşacağız. İnstagramdan yazdığınız için çok ama çok teşekkür ederim. Şuana kadar hikayemizin okunması 23k olduysa bu sizin güzel yüreğiniz sayesinde. Bu arada Elif ve Özkan'ın bakış açılarıyla yazmama ne diyorsunuz?)
@beyza.nr.krankaya , @sdkrkmzzz , @ kubraarkan kardeşlerime desteklerinden ötürü teşekkür ederim.
Bütün sınıfları tek tek dolaşıp kitabı tanıtan çılgın kardeşlerim var benim :D Rabbim hepinizden razı olsun.. :)
Bu arada hakkınızı helal edin kardeşim aceleyle paylaşmak zorunda olduğumuz için yazım hatalarını düzeltemedik. Seviliyorsunuz :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şizofren Müslüman
SpiritualDerin bir nefes aldım. Ayaklarımın altındaki İzmir manzarası çarpıyordu gözüme. Bakışlarım yerdeydi, kaldırdım: "Beyler, ben annem ve kardeşimden sonra ilk kez bir karşı cinsi sevdim lan!"dedim. Görkem, "Gizemli konuşma oğlum noldu?"ded...