(Kardeşlerim beğendiğiniz yerlere yorum yapmayı unutmayın olur mu, seviyorum sizleri :) )
Özkan'ın bakış açısıyla yazılmıştır
İnşaAllah artık bu davamız için uğraşacağız çalışacağız!!!
Bir haftalık Afyon kampımız çok güzel geçmişti. Bir hafta kırmızı kitaplarda ki temel 22 konuyu çalıştık. karşılıklı derinlemesine mütaala ettik. Saatlerce neler yapabileceğimizi konuştuk. Ve bazı kararlar aldık.
Dönüş yolundayken, birden Musab'ın telefonu çaldı. Arayan Elif'ti. Musab yüz ifadesini anlamsız bir şekle çevirmişti. "Sen ciddi misin?" dediğinde hayırdır inşaAllah noldu diye merak ediyordum. Musab arabayı sağa çekerek : "Üniversite tercihleri açıklanmış beyler. Hemen bakalım. Allah'ım sen konuyu biliyorsun amin ya Rabbi" dedi. Hemen telefonum da ÖSYM'nin sitesine girdim. Sonuçları tıkladım. Elhamdülillah dedim derin bir nefes alarak. "Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyoloji-1.Öğretim." Zaten sosyoloji okumak istiyordum. Biliyorsunuz sosyologlar, toplum bilimcileridirler. Psikoloji nasıl bireylerle ilgileniyorsa, onlarla ilgili gözlem ve deneyler yapıyorsa, sosyoloji de bu insanların oluşturduğu toplumlarla ilgilenir. Kültür, Tarih, Antropoloji ile iç içe bir bölümdür. Bu bölümü tercih etmemin bir nedeni de İslam toplulukları ile ilgili araştırmalar yapmak ve İslamiyet'in koyduğu kuralların, yani şeriatın bu asırda ki önemini ön yargılı insanlara anlatmaktı. Çünkü onlar şeriatı yanlış biliyorlar. Şeriat Allah'ın kanunu demek. Midemizin ihtiyacını binlerce lezzetli yiyeceklerle karşılayan Allah, bizi şefkatle seven Allah, bizim için cennet yaratan Allah, Bu cennete gitmemiz için peygamberler gönderen Allah, bizim için kurallar koyar da biz ona karşı nasıl ön yargılı davranabiliriz? O'nun koyduğu her yasanın bir hikmeti vardır. İşte ben bunu bütün dünyaya anlatacağım. Bu yüzden sosyoloji istiyordum Rabbim de nasip etti elhamdülillah. Çok mutluydum. Merakla arkadaşlarımın nereleri kazandığını sordum.
Musab başladı konuşmaya : "İlahiyat kazanmışım, elhamdülillah. Zaten istediğim bölümdü. 1 sene hafızlık eğitimi aldığım için liseyi geç bitirdim belki ama olsun. Rabbim ilahiyatçı gibi görünüp namazı dahi kılmayanlara karşı, ilahiyatçı görünüpte tesettürün olmadığını iddia edenlere karşı, hadisleri inkar edenlere karşı mücadelem de dua edin yardımcı olsun kardeşlerim" dedi.
Bakışlarımız Görkem'e çevrildiğinde sert bir yüz şekli ile "Baksanıza inançsızlara. Nasıl da davalarını sinema ile medya ile gençlerimize enjekte ediyorlar. Nasıl da onları kendilerine benzetmeye çalışıyorlar. Lise dizileri adı altında haram aşkları aşılıyorlar. Bunlara dur dememiz gerekmiyor mu? Dizleri kanayarak büyüyen, salçalı ekmeklerle sokaklar da koşturan çocuklarımızı zehirlemelerine daha ne kadar göz yumacağız? Bu yüzdeeeeeen "Radyo sineme ve televizyon bölümü" dedi kendinden emin bir şekil de.
Hüseyin ise zaten geçen sene üniversiteye başlamış, felsefe okuyordu.
Evet çok garipti. Belki bir yıl önce bu bölümleri tercih ederken Allah'ın rızası gibi bir derdimiz yoktu. Oysa şimdi Allah'ın rızasından başka derdimiz yok.
İnsan bir tohummuş meğerse. Allah onu en güzel topraklara ektirirmiş, eğer o insan isterse.
Bizde istemiştik. O'nu bulup, onsuzluğu tüm hayatımızdan çıkarmayı. Hemde çok istemiştik. O'da nasip etti. Ve şimdi cihad edecektik inşaAllah.
Ancak aklımı karıştıran bir soru daha vardı. Acaba Elif hangi bölümü kazanmıştı. Oda toplumsal araştırmaları severdi. Ama o psikolojiyi de severdi. İnsanların kişiliklerini hemen çözerdi. Çok kabiliyetliydi. Merak içinde Musab'a döndüm "Musab ya Elif ile Tuğçe hangi bölümü kazanmış?". Musab bana döndü "İşte bende o yüzden şaşırdım ya, oda sosyoloji, hemde aynı üniversite."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şizofren Müslüman
SpiritualDerin bir nefes aldım. Ayaklarımın altındaki İzmir manzarası çarpıyordu gözüme. Bakışlarım yerdeydi, kaldırdım: "Beyler, ben annem ve kardeşimden sonra ilk kez bir karşı cinsi sevdim lan!"dedim. Görkem, "Gizemli konuşma oğlum noldu?"ded...