Sorgu odasına götürdüler. Karanlık odanın içerisini, loş beyaz bir ışık aydınlatıyordu. Rahatsız edici bir görünümü vardı.
- "Sandalyeye otur !" diye bağırdı komiser. Sonra;
- "Uyuşturucuyu nerelerde satıyorsun söyle hemen !" dedi sinirli bir şekil de.
- "Abi benim uyuşturucu ile ne işim olur Allah aşkına, isterseniz Hasan Komisere sorun, ben uyuşturucaya savaş açmış biriyim. Uyuşturucu krizinden çocukluk arkadaşımı kaybetmiş biriyim. Böyle bir şey yapar mıyım hiç ?"
Çocukluk arkadaşımın girdiği krizi anlatmamı istedi. Çaresiz, kaçmaya çalıştığım o manzara ile yüzleşmek zorunda kaldım ve anlatmaya başladım.
- "Emre iyi çocuktu. Hakikatliydi yani. Sonra bir kızı sevdi bu. Kızıda görsen çok mütevelli komser abi. Yani dünyaya yukarıdan bakan biri, zengin. Babasının oto yıkama dükkanları mı varmış öyle bir şey. Biz gene mahallede bir gün otururken önümüzden geçti bu kız. Bizde Emre'yi o gün gaza getirmişiz. Senden yakışıklısı mı var oğlum, 100-120-100'sün. Emre'de saf çocuk. Ben konuşucam dedi kendisinden emin bir şekilde. Baktık muhabbet sarıyor, Emre'nin üzerine oynadık tabi biz; "Konuş tabi oğlum, geç karşısına. Selam, adını bilmediğim güzel kız de." Emre'de inanıyor tabi; " Eeee başka ne diyeyim ?".
"Dünyanın sekizinci harikasını biliyor musun ? Şuan o benim karşımda."
İnanmış gidiyordu saf. Bende tuttum kolundan bunu.
- "Kalbinin sesini dinle Emre, kalbin neyi söylüyorsa sende onu dilinden dışarı çıkar."
Gitti yetişti kıza arkadan;
" Ben sevmek seni, sende sevsen beni ?" dedi kekeleyerek. Dedim ya abi kız çok mütevelli.. Güldü biraz, kahkaha attı sonra.
- "Tatlı çocukmuşsun ama benim zaten bir sevdiğim var." dedi.
Bizim Emre'nin yüz düşmüş tabi, geldi yanımıza. Konuşmadı o gün hiç. Sonra çıkmadı uzun süre sokağa. Evine gitmiştim bende. İçki şişeleriyle kalp yapıp ortasına oturmuş manyak. Yapma Emre, etme Emre, hem kendini hem bizi üzme diye yalvardım resmen, yok nafile akıllanmıyor çocuk. Sonra bu uyuşturucu almaya başlamış. İçince unutuyormuş bir kaç saatliğine. Öyle diyordu yani. Gene bir gün içmiş bu. Mesaj atmış bizimkilere; "Eve gelsenize, kendimi iyi hissetmiyorum !" diye, koşturduk hemen. Baktım ağzından köpük geliyor, gözlerimin önünde ölüyor çocuk. Elinde bir not "Yokluğunda buldum seni.. " yazıyor. O gün düşman oldum işte uyuşturucuya. Ama Emre'yi öldüren sebep uyuşturucu değil abi. Onu öldüren sebep iman eksikliği. Bende bunu yeni fark ediyorum. O zamanlar bilseydim, Emre'ye de anlatırdım az çok haram sevdaları. Tahkiki bir inanç, insanı hayata tutan sebep olurmuş derler. Baksana birgün de canımdan çok sevdiğim annem vefat etti, ertesi gün daha annemin defin işlemlerini bitirmemişken cebimde kardeşim Emre'yi öldüren haplar çıktı. İnşaAllah bende tahkiki iman sahiplerinden olabilirim..
Karşımda ki polis, 1.90 boylarında kendinden emin ve zeki olduğu gözlerinden anlaşılan biriydi.
- "Bak Özkan, ben senin bütün bilgilerini inceledim. Hasan Komiser ile de konuştuk. Bunu senin satmadığını biliyoruz. Dua et evinden çıkmadı. Eğer evinden çıksaydı şuan içerdeydin. Şimdi sana bir soru soracağım güzelce düşün. Bu hapları senin cebine birileri yerleştirmiş olabilir mi ?"
- "Kim bunu neden yapsın abi "
- "Bunu yanlızca sen bilebilirsin Özkan".
- "Vay şerefsiz !!!" dedim bir anda kendimi tutamayarak.
- "Noldu Özkan ?"
- "Abi Bilal diye biriyle kavga ettik. Bilirsin sende Bilal Hazerbeyoğlu. Sonra bu adamlarını toplayıp bizi dövmüştü. Yerdeyken ceketimin cebine elini soktu hatırlıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şizofren Müslüman
SpiritualDerin bir nefes aldım. Ayaklarımın altındaki İzmir manzarası çarpıyordu gözüme. Bakışlarım yerdeydi, kaldırdım: "Beyler, ben annem ve kardeşimden sonra ilk kez bir karşı cinsi sevdim lan!"dedim. Görkem, "Gizemli konuşma oğlum noldu?"ded...