(Kardeşlerim beğendiğiniz yerlere yorum yapmayı unutmayın olur mu, seviyorum sizleri :) )
Ah biz insanlar ! Ölüm gerçeğini bir kabullenebilsek... Ölümü kabul eden insan, hiçbir kötülüğü kabul edemez oysa ki.
Bilal...
Kininden öfkesinden deliye dönmüştü. Hepimize çok çektirmişti. Belki de bizim dünyamızın Ebu Cehil'i idi o. Tuğçe'nin aylarca hastanede yatmasına, benim sorguya alınmama, dayak yememize ve Elif'ime tokat atmasına kadar ne tür işkenceler yapmıştı. Ama bu dünya da böyle değil midir zaten ?
Kan kussan kızılcık şerbetidir demen gerekmez mi ?
Belki de bizim Taif'imiz buydu. İşte Bilal, karşımızda duruyordu. Elinde siyah bir silah. Sol kaşı gözüne iyice yaklaşmıştı. Donuk ve soğuk bakışlarını üzerime çevirdi. Belki de bana bakan gözleri korkup af dilememi istiyordu. Ancak korkmuyordum. Biz Allah'tan korktuktan sonra başka hiçbir şeyden korkulmayacağını öğrendik. Mavi gözlerinin öfkesi Elif'i ürkütüyordu. Üstü başı ve sarı saçları dağılmış bir haldeydi.
Mavi gözlerin karşısında duran kahverengi gözlerim. Ya birazdan cansız bedenim ile denizin maviliğine gömülecektim ya da birazdan Bilal'in cansız bedeni buradan ayrılacaktı. 'HasbinAllah' dedi iç sesim. Onun bu aciz ve acınacak halini belli eden bir bakış attım.
- "Ne istiyorsun bizden Bilal ? Senin sebep olmanla yaşadıklarımız yetmiyor gibi neden peşimizi bırakmıyorsun ? Hiç mi senin Allah'tan korkun yok ?" dedi Elif.
Kan donduran o cevabı verdi Bilal.
- "Allah'tan korkum cezaevine girdiğim gün bitti. " dedi.Zaten dini çıkarları için kullanan bir münafığın ateist olması çok şaşırtıcı değildi. İnsanın işlediği günahlar bir süre sonra kalbinde ki iman nurunu çıkarıyor. İnsan günah işlediğinde bu günahını hafife alıyor. Zaman geçtikçe bu günahlar, onu perişan bir hale sokuyor.
Mesela bembeyaz bir kağıt düşünün. Bu bembeyaz kağıda bir nokta koyduğunuzu hayal edin. Kağıtta bir nokta kadar kir gözükür değil mi ? Peki bu noktaların sayısının gittikçe arttığını, hatta bir süre sonra tüm kağıdı sardığını hayal edin. Bembeyaz kağıdın yerine, simsiyah bir kağıt almış oluyor. İşte biz insanlar da ömür sayfamızı günah noktalarıyla dolduruyoruz ve bir süre sonra sadece kararmış bir kağıt ile Rabbimizin huzuruna gidiyoruz, ALLAH KORUSUN.
Ah Bilal ah.
Ne tür işlere girdiğini biliyorum. Silah ticareti, uyuşturucu ticareti, organ ticareti ve sair günahlar. Şimdi ise o kirli hayatını bizim ile kirletmek istiyorsun. Karşına geçip yüzüne tükürmem gerekiyor belki de. Ama benim Peygamberim ( sallallahualeyhivesselam )böyle yapmamıştı. O kendisine işkencelere yapanlara bile tebliğ etmişti, bu benim görevim.
- "Bak Bilal seninle bu konuları konuşup çözebiliriz. Elinde ki silahı indir istersen. Gel oturup konuşalım. İnan tüm bu sorunların çözülebilir. Hem Allah seni her şeye rağmen affedebilir. " dedim.
Bilal dişlerini o kadar çok sıkıyordu ki, çene kasları bir yukarı bir aşağı oynuyordu. Hap kullanan insanlar gibiydi. Kin dolu gözlerini ve silahın namlusunu bana çevirdi. Biraz da olsa rahatlamıştım. Elif'i öldüreceğine beni öldürmesini tercih ederdim.
- "Sen benim sevdiğim kadını çaldın, öleceksin Özkan, artık yolun sonuna geldin. Artık her şey bitti. " dedikten sonra onu sakinleştirmeye çalıştım.
- "Bak Bilal, beni öldürmen sana ne yarar sağlayacak ki? Hapislerde çürüyeceksin. Hem sen Elif'in mutlu olmasını istemiyor musun? Neden bunu engelliyorsun?" dedim sakin bir ses tonu ile. Ancak hiç yumuşamışa benzemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şizofren Müslüman
SpiritualDerin bir nefes aldım. Ayaklarımın altındaki İzmir manzarası çarpıyordu gözüme. Bakışlarım yerdeydi, kaldırdım: "Beyler, ben annem ve kardeşimden sonra ilk kez bir karşı cinsi sevdim lan!"dedim. Görkem, "Gizemli konuşma oğlum noldu?"ded...