BİR HANIMA BUNLARI YAPACAK KADAR ÖKÜZ OLMA

5K 519 387
                                    

"Kardeşlerim beğendiğiniz yerlere yorum yapmayı ve oy kullanmayı unutmayın olur mu :)"

  Elif telefonumu elimden düşürdüğümü görüp ne olduğunu sordu. Nasıl cevap vereceğimi bilmiyordum. Dudaklarımdan sadece 'Hüseyin' cümlesi dökülüyordu. Ne olduğunu sordu Elif tekrardan.

- "Hüseyin Topal'ın elindeymiş. Gelmemi bekliyor." dedim.

Elif birden telaşlanmıştı. Hep beraber arabaya binip yola çıktık. Normal de seminer çıkışında Elif, amcasının kızı Esma ablayı ziyaret edecekmiş. Oda konferansa katılmıştı. İslamiyet için çok bedel ödemişti zamanında Esma abla. 28 Şubat dönemin de hukuk fakültesinde zalimlere karşı dik durmuştu. Malesef görüşmeyi iptal etmek zorunda kalmıştık. Araba da giderken herkes buz gibi olmuştu. Tuğçe 'Polislere haber verin !' dediyse de bu fikri kabul etmedik. Çünkü polis geldiği an Hüseyin'i öldürüp kaçarlardı. Bu işi tek başıma halletmeliydim. Her ne olursa olsun tek başıma üstlenmeliydim. Ölüm de gelecekse, kardeşim için buna göğüs germeliydim.

Yaklaşık beş saat geçti ve İzmir'e girmiştik. Topal'ı arayıp adresi istedim. Kızları bize bıraktıktan sonra adrese geçtik. İçeri girerken üstümüzü aradılar. Herhangi bir şey olmadığını anlayınca içeri aldılar. Topal karşımda, Hüseyin Topal'ın yanında duruyordu. Elleri ve kolları bağlıydı. Gözünün morarmasına bakacak olursak darp etmişlerdi. O an ciğerimin alev alev yandığını hissettim.

Neden hep çevremdekiler ile uğraşıyorlardı ?

Çirkin bir kahkaha atarak;

- "Hoş geldin sayın Özkan Bey ! Nasıl geçti seminer ? Televizyon hocaları gibi ağlattın mı insanları ? " dedi.

Sabır Ya Rabbi, Sabır.

- "Bırak Hüseyin'i gidelim." dedim.

Bana doğru bir kaç adım attı. Yanıma geldi. Sol kolunu omzuma atarak konuşmaya başladı.

- "Hemen önünde ikinci katta bir keskin nişancı var. Arka tarafında da aynı şekil de. Şu pencerenin arka kısmında da bir keskin nişancı var. Her hangi bir yanlış hareketinde hepinizi öldürürler biliyorsun değil mi? "

Bu şeref yoksunu beni ölüm ile korkutabileceğini zannediyordu. Her ne kadar Musab ile Görkem'i getirmemeye gayret etsem de, hiç dinlerler mi ? Benim tek endişem, benim yüzümden bir kardeşimin zarar görmesiydi. Bütün sevdiklerimin yerine ölebilirim, yeter ki onlar davalarına devam etsinler.

- "Ne istiyorsun peki ?" dedim.

Topal sırıtarak;

- "Afferin Özkan, akıllanmaya başlamışsın sen. Şöyle yola gel işte. Sadece şu kağıtlara imza atacaksın hepsi bu. "

Elime kağıtları alıp incelemeye başladım. Bu kağıtlara imza atmam demek, davama ihanet etmem demek. Tüm ön yargıları üzerime çekmem demek. "Şahsi olarak kalan 200.000Lira mı 'Bank Asya'ya' bağışlıyorum. " yazıyordu.

- "Benim 200.000 liram yok Topal !" dedim.

- "Merak etme senden hiç para çıkmayacak. Büyük bir iş adamından aldık bu parayı. Seni bitirmek için sana 'FETÖ' cü damgası vuracağız. Böylelikle 'Şizofren Müslüman' kulübü çökecek ve bütün insanlar tekrardan dine ve dindar cemaatlere karşı önyargılı davranacaklar. Bir taşta iki kuş vurmuş olacağız. Sende hapsi boylarsın." dedi Topal.

Allah'ım, bir tarafta Hüseyin, bir tarafta davamız. Görkem ile Musab'ın yanına gidip olayı anlattım. Amacım istişare edip mantıklı bir karar vermekti. Musab davamız için gerekirse tüm herkesten vazgeçebilmeliyiz dese de Görkem bunu kabul etmiyordu;

Şizofren MüslümanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin