Pelin'in parka girip etrafına bakındığını gördüğümde ayağa fırlayıp beni fark etmesi için kollarımı sallamaya başladım. Saçma saçma hareketler yaparken sonunda beni görmüştü. O benim yanıma gelmeye yöneldiğinde yaptıklarıma gülüp geri oturdum ve geldiğinde sarıldık."Hayret, sen çıkar mıydın dışarı ya? Oysaki ben alçın çıkana kadar o oda da kalacağını düşünmüştüm." Kıkırdayıp koluna vurdum ve alçılı bacağımı onun bacağının üzerine koydum. Daha dışarı çıkalı çok olmamasına rağmen burnunun ucu kızarmıştı. "Gerçekten çok sıkıldım. Biraz hava alayım dedim." Derin bir nefes alıp geriye yaslandıktan sonra hafifçe bana doğru döndü.
"Kaç saattir dışarıdasın sen? Donmuşsun." Uzanıp eliyle yüzüme dokunduktan sonra kızgın bir şekilde alnıma vurdu ve atkımı ağzıma kadar çekip montumun şapkasını kapattı. "Ne olacak ya? Üşümek iyidir. İnsanlar bu havada denize bile giriyor." Bana baygın baygın bakıp geri çekildi.
"Sen iyice saçmalamaya başladın. Sanane milletten yahu. "
"Ne güzel sohbet ediyoruz işte."
"Evet sohbetimiz hoş güzel de sen kaç gündür duş almıyorsun?" Bana yandan yandan bakışlar atarken utançla ellerim kafama gitti. Doğru ya adam gibi duş bile almamıştım ve saçlarım inanılmaz kirliydi. Yağlı bir saça sahip değildim fakat o kadar kir görülüyordu. "Ay kalk Pelin ya! Rahata alıştım unuttum tabi. Hemen gitmemiz lazım." Açılan şapkamı aceleyle kapatıp ayağa kalktım ve değneklerimi aldım.
Bir de saatlerce oturmuştum burada. "Tamam ya sakin ol." Pelin ile koşturarak yurda döndükten sonra bacağıma koruyucu takıp hemen duşa girdim. Ben nasıl bir insan oldum ya!
...
Az kalsın buhardan bayılacağım banyodan çıktıktan sonra rahatlama hissiyle Pelin'in yanına uzandım. "Temizlik mükemmel bir şey." Bakışlarını bilgisayarın ekranından ayırmadan kıkırdayıp bana laf soktu. "Bence de. Artık daha rahat sarılabilirim sana." Şaşkın bir ifadeyle ona vurduğumda daha sesli gülüp yanağımdan öptü ve şaka yaptığını söyledi. Ona neden sabah kızgın olduğunu sormak istiyordum fakat yeniden hatırlatırsam soğuk davranacağından korkuyordum. Bu yüzden bu fikirden vazgeçip ona filme izleme teklifinde bulundum.
"Tamam ne tür istersin?" Islak bir tutam saçı parmağımda döndürürken düşündüm. Nasıl bir şey izlesek acaba? Bir süre sessizce bekledikten sonra aklıma gelen fikir ile ona döndüm. Açıkçası bunu istemekten biraz utanıyordum. "Şey, eşcinsel filmi izleyelim mi?" Ben düşünürken bakışlarını odakladığı kırık tırnağından gözlerini ayırıp şaşkınca bana baktı.
Birbirimizin gözlerinin içine bakarken bir tepki vermesini bekliyordum ama öylece boş boş bakıyordu. En sonunda dayanamayıp elimi gözlerine kapatıp yüzünü diğer tarafa çevirerek baskıdan kurtuldum. "Tamam tamam demedim say." Kafasını elimden kurtarıp itiraz etti.
"Tamam ya dur bir dakika." Tek kaşını kaldırmış yeniden bana bakmaya başladığında ne var anlamında kafamı salladım. "Sen neden sabahtan beri bu konuya takılı kaldın?" İyice aşağıya kaydığım için ellerimden destek alarak dikleştim. "Bir sebebi yok. Ben sadece homofobik olmam için bir sebebin olmadığını anladım." Derin bir nefes alıp daha fazla soru sormadan film arayışına girdi. Bir kaç kez adını unuttuğu filmi hatırlamak için sesli tekrar ettikten sonra sonunda hatırladı ve açtı.
"Dur böyle kuru kuru olmaz." Yanımdan kalkıp kapının hemen karşısındaki abur cuburlarımızı sakladığımız dolaptan cips çikolata gibi şeyler aldıktan sonra yerine döndü ve böylece izlemeye başladık.
Filmin adı Mavi En Sıcak Renktir. Başlarda tipik öğrenci filmi gibi olsa da gittikçe ilginçleşmeye başlamıştı. Film ilgimi çekmeye başladığında yemeyi bırakıp filme odaklandım.
...
Sonunda film bittiğinde Pelin kalkıp bir kaç esneme hareketi yaptıktan sonra cips yüzünden yağlanan parmaklarını yalayıp yıkamak için banyoya gitti. Bense hala ekrana bakıyordum. Film cidden mükemmel ötesi bir şeydi. Bir kere sonu alışılmışın dışındaydı ve biraz da üzücüydü. Diğer izlediğim filmlerden kat ve kat daha güzeldi. Kızın kendini fark edişi, duyguları, ve biraz da kaşarlığı. Cidden böyle bir şey yapmak zorunda mıydı? "Çok mutlu olabilirdiniz Adele," diyerek iç geçirdiğimde Pelin kahkaha atarak yanıma geldi. "Hala etkisinde misin? Ben bu filmi defalarca izlemişimdir herhalde." En sonunda olduğum yerden kalkıp bende banyoya gitmek üzere ayaklandım. "Bu zamana kadar aklım neredeydi ki?" Ellerimi yıkamak için lavabonun karşısına geçtiğimde hala filmin bazı sahneleri aklımda canlanıyordu. Erotik sahnelerde vardı fakat Pelin benim için oraları geçmişti. Ve ben şuanda aptallığıma yanıyordum.
Yüzümü de yıkadıktan sonra kurulanarak içeriye geri döndüm. "Eylül hiç eşcinsel olduğunu falan düşünmedin mi? Hiç merak etmedin mi?" Gidip yanına oturduktan sonra düşündüm. Aslında düşündüğüm olmuştu ama bunun küçükken arkadaşımla yaşadığım şey yüzünden olduğunu düşünüyordum. "Hayır olmadı, senin?" Paçası kıvrılan pijamasıyla uğraşırken bir süre cevap vermedi. Vereceği cevabı beklerken gittikçe tedirgin oluyordum. Ama tekrar sormayacaktım. "Hayır benim de olmadı." İçim bir nebze rahatlarken yemek yemeden abur cubur yediğimiz kafama dank etti.
"Yemek yemedik farkında mısın?" Kafasını çevirip kalkmaya üşendiğimiz için yere attığımız çöplere baktıktan sonra suçlulukla alt dudağını büzdü. "İneriz şimdi," dedikten sonra üzerini değiştirmek için dolabına gitti. Benim üzerimde zaten eşofman olduğu için telefonumla uğraşarak onu beklemeye başladım.
Hazırlandığında yemek yemek üzere aşağıya indik. Artık Pelin ile daha bir yakınlaşmış hissediyordum. Onunla böyle şeyleri paylaşmak bana iyi hissettirmişti. Hem Pelin sabah ki gibi değildi artık. Bunun mutluluğuyla gülüşerek yemekhaneye girdik. Önce bir masaya oturup ortalığın sakinleşmesine karar verdik. Daha yeni herkes gelmeye başlamıştı ve resmen curcunaydı.
Pelin bana okulda yaşadığı bir olayı anlatırken onun arkasında ki Dilek'i farkettim ve beni gördüğünde ona el salladım. Şaşkınca o da karşılık verirken gülümsedim ve bu Pelin'in dikkatini çekti. Arkasına bakıp tekrar bana döndü. "O kim?" Omuz silkip ona bakmayı kestim. "Tam olarak bilmiyorum aslında. Geçen gün yemekhanede düştüğümde bana yardım etmişti." Bana anlamamış bakışlarını diktiğinde gerçekten onu tanımadığımı farkettim. Aslında onu tanımak için pekte istekli değildim. "Sen düştün mü? Ne zaman?" Bunu ona söylediğim için pişman olurken hızlıca bir yalan bulmaya çalıştım. "Tam da düşme değil ya. Ayağım kaydı, o da tam düşmeden beni tuttu o kadar. Düşmedim." Sinirle sabır dilenirken ayaklandı. "Ben yemek almaya gidiyorum." Attığı tribi yediğimde ofladım. Bazen gerçekten gerizekalı olabiliyordum.
"Sen az önce bana el mi salladın, yoksa ben mi yanlış gördüm?" Dilek başımda şaşkınlıkla beklerken hafifçe gülüp kafamı salladım. Tam cevap verecekken kız arkadaşı arkadan koluna yapıştığına ciddileştim. "Aşkım nereye kayboldun? Seni arıyorum." İkisine de baktıktan sonra cevap verdim. "Yanlış görmüşsün."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2HEART (girlxgirl)
Teen FictionEşcinsel hikayesidir. Homofobik olanlar lütfen az ötede dursun. -25.01.2017- -14.11.2017-