Elimde devamlı döndürdüğüm kalem dördüncü kez düşüp sırada ince bir ses çıkarırken yanımda oturan ve derslerinden başka bir şey düşünmeyen sınıf arkadaşım bana kızgın bir bakış atmış kalemi elimden bırakmamı sağlamıştı.
Dersin bitmesine henüz çok vardı ve profesörün de erkenden bırakacak gibi bir hali yoktu. Heyecandan derse odaklanamıyordum ve sınavların başlamasına da çok az kalmıştı. Bu yüzden benim dışımda herkes defterlerine gömülmüşlerdi. Onların aksine ben bir kere bile yoğunlaşamamıştım derse. Tam not almaya başlıyordum ki aklıma gelen başka şeylerle dalıyor ve yazacaklarımı kaçırıyordum. Bu yüzden defterim yarım cümlelerle doluydu.
Derin bir nefes alıp geriye yaslanarak deli gibi titreyen bacağımı sakinleştirmeye çalıştım. Zaman geçmek bilmiyordu. Ellerimin içi terliyor, sıcak basıyordu. Daha fazla bu sınıfta kalmak istemiyordum. Pencerelerin açık olmasına rağmen nefes alamıyordum.
En sonunda dayanamayacağımı düşünüp heyecanla dağıttığım eşyalarımı toplamaya başladım. İlk defa böyle bir şey yapacaktım ve açıkçası şuan hiçbir şey umurumda değildi. Bir an önce söylemeli ve rahatlamalıydım.
Sessizce yerimden kalkıp arka taraftan dolanarak kapıya doğru ilerlemeye başladım. Daha önce birçok kişinin bunu rahatlıkla yaptığını görmüştüm. Bu yüzden sakin kalmaya ve profesöre bakmamaya çalıştım. Fakat tam çıkıyordum ki adımı duymamla duraksadım. Cidden başımı beladan kurtaramıyordum.
"Hakan, nereye?" Tuttuğum nefesimi vererek arkamı döndüm ve tüm öğrencilerin dikkatini bana toplamasını sağlayan kadına baktım. "Önemli bir işim var, çıkmam gerek." Yaşına göre oldukça güzel görünen hocam elindeki kitabı sakince masasına bırakarak gözlüğünü çıkardı. Belki de zamanında onunla samimi olarak bir hata yapmıştım. "Tam da sınavlarından önce işlenilen bir dersten daha mı önemli?" Kur dolu hareketlerini görmezden gelerek başımı olumlu anlamda salladım. Aklıma onun tam da şu saatlerde dersten çıktığı geldi. "Evet," diyerek kolumdaki saate bakmayı kestim. "Benim için oldukça önemli. Geç kalıyorum." Bir şeyler daha söylemesini beklemeden ahşap, beyaz kapıyı ittirdim ve kendimi içeriden daha ferah koridora attım.
Artık daha iyi hissediyordum ve içime derin bir nefes çekerek hızlı adımlarla merdivenlere yöneldim. Şimdiye kadar çoktan çıkmış olmalıydı. Ona yetişebilmek için acele etmeliydim yoksa yine şansımı kaybedecektim. Şimdi bu kadar cesaretlenmişken olmazdı. Bir daha ne zaman bu kadar kendimden emin olurdum bilmiyorum. Aylardır çektiğim acının haddi hesabı yoktu. Gözüme uyku girmiyor, boğazımdan yemek geçmiyordu. Nereye baksam onu görmek istiyordum ve ağlamaktan sıkılmıştım. Tamam belki bunu onun için yapmamın bir sakıncası yoktu fakat biraz daha ona dokunmadan yaşarsam delirecektim. Reddedilmekten de korkuyordum fakat aldığım olumsuz bir cevapta yapacağımı biliyordum. Geriye sadece onu yakalamak kalıyordu.
Nefes nefese bir şekilde çıkışa koştururken onu koridorun sonunda görmemle hızla geri dönmüştüm. Sonunda yapabilecektim.
Oraya vardığımda yavaşlamış ve nefesimin biraz düzene girmesini beklerken parmaklarımı rastgele saçlarıma geçirmiş ve biraz dağıtmıştım. İlk izlenime göre biraz paspal gözüküyordum ama zamanım yoktu. Daha fazla bekleyemezdim.
Son bir nefes alıp onu göreceğim köşeyi dönmemle burun buruna gelmemiz bir olmuştu ve onun üstüme üstüme gelmeye devam etmesiyle ben de geri geri yürüdüm. Kafam bedenimden daha geride dururken sonunda yürümeyi bırakmış ve yüzüme öylece bakmaya başlamıştı. "Bir şey mi diyecektin?" Onun yanına gelmeye hazırlandığımı nasıl bildiğini bilmiyordum ve gözlerimi büyütmeden edememiştim. Daha fazla nefesimi tutamayacağımı hissedip o yüzümü incelerken bir adım geri gittim. Bu kadar yakınlık benim için iyi değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2HEART (girlxgirl)
Teen FictionEşcinsel hikayesidir. Homofobik olanlar lütfen az ötede dursun. -25.01.2017- -14.11.2017-