Sabah ki dersimizin aynı saatte olmasından dolayı birlikte kalkıp hazırlandık ve kahvaltı için aşağıya indik. Ondan bundan konuştuk derken kalktık ve yola çıktık.
"Uzun zamandır okula gitmiyorum. Nasıl yetişeceğim bilmiyorum."
Yurdun bahçesinden çıkıp anayola girdikten sonra bana döndü. "Yetişirsin merak etme. Arkadaşlarından not falan alırsın. Olmadı hocalardan rica edersin. Ya da ben sana yardımcı olurum ne bileyim." Hafifçe gülümseyip kafamı salladım. Onun bana ders anlatacağı düşüncesiyle heyecanlanmıştım. Bir an önce herkesten not toplayıp çalışmaya başlamalıydım.
Gerçi, niye bu kadar heyecan yaptıysam. Koltukta rahatsızca kıpırdandıktan sonra ağzıma gelen şeyi sesli bir şekilde beyan ettim. "Tövbe tövbe."
"Efendim?" Mert bunu söylediğinde utançla kafamı sağa sola salladım. "Sevindim dedim," dediğimde güldü. Hangisi için güldü ki? Şu arada sırada sesli düşünme huyumdan bir şekilde vazgeçmem gerekiyor.
On dakika sonra okula varmıştık. Birlikte fakülteye doğru ilerlerken kısa diyolaglardan başka bir şey gerçekleşmemişti. Oysaki onunla daha çok şey konuşmak istiyordum. Bir de içeri girdiğimizde ayrılacağımız gerçeği vardı. "Bugün kaç dersin var?"
Bana bunu sorduğunda içimdeki oluşan mutlulukla cevap verdim. "Dört. Neden?""Tüh ya, benim iki dersim var. Çıkışlarımız yakın olsaydı bir yere gidip otururduk."
Kursağımda kalan hevesimle kafamı sallayıp yalandan gülümsedim. "Neyse, başka zaman yaparız artık." O da gülümseyip durdu ve bana döndü. "Ben bu tarafa gidiyorum." Gideceğimiz yerler farklı olduğu için orada ayrıldık ve bende sınıfıma doğru yürümeye başladım.
Ondan hiç uzaklaşmak, yanından ayrılmak istemiyordum. Bu hissettiklerimin bir açıklamasını bir türlü yapamıyordum. Ve bana yardımcı olacak kimseyi de tanımıyordum. Doğrusu ne yapacağımı da bilmiyordum. Ondan hoşlanma ihtimalim kaç?
"Eylül!" Pelin bir anda boynuma atladığında dengemi sağlayamayıp düşüyordum ki son anda ayakta kalmayı başardım. "Düşüyordum az kalsın! Yavaşla!" Daha yeni ayağımda ki alçıdan kurtulmuştum ve zar zor yürüyordum. Şu okulda asla rezil olmak istemeyeceğimi bildiği halde neler yapıyordu. "Özür dilerim. Ben seni görünce çok mutlu oldum." Sinirim yavaş yavaş azalırken kolumdan düşmek üzere olan çantamı düzelttim.
"Daha yeni alıştım şu ayağımın üzerine basmaya. Sadece biraz dikkatli ol."
Kafasını sallayıp sakince bir daha sarıldı. "Raporun bitti mi?" Koridorda yavaşça yürürken sorduğu sorunun saçmalığıyla gözlerimi devirdim. Bitmeseydi burada olmazdım herhalde, dimi? "Sence?" Ona verdiğim cevaptan memnun kalmamış olacak ki sitemli bir şekilde ellerini iki yana bıraktı.
"Niye böyle sert davranıyorsun? Bir şey mi yaptım istemeden?" Alt dudağımı kemirirken neden ona sinirli olduğumu hatırlattım kendime. "Evet yaptın." Kaşlarını çatıp bana doğru bir adım attı. "Ne yaptım ki bu şekilde davranmanı gerektirecek?" İfadesiz bir şekilde geriye çekilip gözlerimle çantasını gösterdim. "Yeni telefon numaranı vermeyi unuttun." Az önceki ifadesi değişip ağzı açıldığında hafifçe kafamı salladım.
O yüzüme boş boş bakmayı sürdürürken son bir bakış atıp omuzuna çarparak yanından geçip gittim. Her şey olabilirdi ama bana yalan söylemesini ve bir şey saklamasını kaldıramazdım.
Bir yandan onu dinlemek istesemde bunu nasıl açıklayabileceğini bilmiyorum. Bana yangında tüm eşyalarını kaybettiğini söyledi. Tek bir eşyasının bile kalmadığını söyledi. Nasıl telefonu kurtulabilir ki?
Benden sakladığı bir şeyler vardı, buna emindim. Belki de yangının nasıl çıktığını da biliyordu ama saklıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2HEART (girlxgirl)
Novela JuvenilEşcinsel hikayesidir. Homofobik olanlar lütfen az ötede dursun. -25.01.2017- -14.11.2017-