Yatağımda tek gözüm kapalı bir şekilde tavanı izlerken Dilek tuvaletten çıkmıştı. "Uyandın mı?"
Derin bir nefes alıp dikleştim ve gözlerimi ovuşturdum. Tüm gece toplasan yarım saat uyumuştum sanırım. O kısa sürelik uykumu da kabuslar işgal etmişti."Evet," dediğimde bana kısaca bakıp boynundaki havluyla saçlarını kurutmaya devam etti. Benim aksime gayet dinçti ve uykusuz gözükmüyordu. Gece de geç yatmıştı oysaki. "Benim okula gitmem gerekiyor." Kafamı olumlu anlamda sallayıp ellerimi bacaklarımın altına soktum. Pelin'in de bugün dersi erken başlıyordu ve muhtemelen çoktan gitmişti. Çünkü kahvaltı yapmaktan pek hoşlanmıyordu.
"Birlikte kahvaltı etmeye ne dersin? Yedikten sonra sen yukarı çıkarsın bende okula giderim."
Kafamı kaldırıp ona baktığımda gülümseyip kurutma makinesini prize taktı. "Hem tek yemek zorunda kalmazsın. Zaten bugün iki dersim var ve bir planım yok. Arkadaşın gelene kadar yanında durabilirim." Altı dudağımı ısırıp düşündüm. Çok mantıklı bir fikirdi. Ayrıca hatırladığım kadarıyla Pelin de erken geliyor. "Olabilir aslında. Zaten arkadaşımın da bugün çok dersi yok." Kafasını yavaşça sallayıp saçlarını yapmaya başladı.
Eski odam aklıma geldiğinde henüz ödeme yapmadığım dank etti. Kahvaltıdan sonra gidip annemden para istemem gerekiyordu.
Onun işi bittikten sonra çantasını aldı ve odadan çıktık. Artık alıştığım için yürümekte zorlanmıyordum. Hatta bacağım iyileşmeye başlamıştı bile. Her ne kadar son günlerde çok yüklensemde.
Aşağı indikten sonra ben bir masaya oturdum ve o da yemeklerimizi almaya gitti. Henüz birbirimizi tanımasakta ayrıca ben yeni yeni alışıyor olsam da bana karşı çok nazik davranıyordu. İlk zamanlarda ki davranışlarıma kırılmış mıydı merak ediyordum. Çünkü bariz bir şekilde ona iğrenç olduğunu falan ima etmiştim. Şimdi düşününce, aslında iğrenç olan benmişim. "İşte. Ne sevdiğini bilmediğim için her şeyden azar azar koydum."
"Teşekkürler, sana da zahmet oldu." Bana bakmadan güldükten sonra yemeye başladı. Bende çatalımı elime almıştım ki başımıza biri dikildi.
"Dilek neden telefona bakmıyorsun? Kaç defa aradım seni." Mert bıkkın bir şekilde ağzında ki lokmayı yutup cebinden telefonunu çıkardı. Ekranı açıp kapattıktan sonra masaya bıraktı. "Duymadım. Ne oldu?" Onun yanındaki sandalyeyi çekip oturduğunda sessizce kahvaltıma devam ettim. Her ne kadar rahatsız olsam da. "Dersim seninle aynı saatte. Beraber gidelim diyecektim."
"Benim dersim iki saat sonra." Ona şaşkınca baktığımda sadece tabağına odaklanmıştı. Aslı kaşlarını çatıp ona doğru eğildi. "Ama perşembe günleri hep birlikte gidiyorduk. Nasıl olur?" Mert geriye yaslanıp derin bir nefes aldı ve çatalını tepsiye bıraktı. Sertçe! "Sana dersimin şimdi olmadığını söyledim değil mi? Neden hala zorluyorsun?" Her ne kadar konuşmalarını duymak istemesem de duyuyordum ve nedense duymaya devam etmek istiyordum. Ders saatleri aynı olduğu halde yalan söylemişti.
"Peki, tamam." Aslı sinirli bir şekilde masadan kalkıp gittiğinde Mert yüz ifadesini düzeltip çatalını tekrar eline aldı. "Ne düşündüğünü biliyorum ama bunu yapmam gerekiyordu."
"Bir kızı yalan söyleyerek böyle üzemezsin." Ona sinirli değildim ama en azından uyarmak istiyordum. Kız çok üzüldü. "Peki ya ben? Bende insanım ama üzüldüm." Bunu dedikten sonra bir süre bekleyip kafasını eğdi. "Bilmediğin şeyler var, bu yüzden lütfen kapatalım bu konuyu." Kafamı sallayıp ağzıma bir parça ekmek attım. Aslında gerçek duygularımı söyleyecek olursam nedenini bilmediğim bir şekilde Mert'in, o kızı masadan göndermesi ve... Benim yanımda kalması içimi rahatlatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2HEART (girlxgirl)
Teen FictionEşcinsel hikayesidir. Homofobik olanlar lütfen az ötede dursun. -25.01.2017- -14.11.2017-