Psikolojik bir araştırmaya göre, karşınızdaki kişiye şiddetli bir şekilde sarılma isteği duyuyorsanız bunun sebebi, o kişinin de aynı şekilde size sarılmak istiyor oluşudur.
...
Ben daha ne olduğunu anlayamamıştım. Önümde durmuş, az önce kafama rastgele geçirdiği şapkanın kenarlarını çekiştirerek kulaklarımı kapatmaya çalışıyordu. Her ne kadar kalbimin etrafında çeşitli spazm ve ağrılar onun dokunuşlarıyla baş göstermiş olsa da daha sonra diyeceklerim için hareket etmeden ona bakmaya devam ettim. Belki de bu son yakınlığımız olabilirdi. Değil mi? Umarım değildir.
Dikkatli bir şekilde işini yapmaya devam ederken üstündeki ince hırkaya baktım. Gülesim gelmişti. Üşümemem için şuanda kaşlarıma kadar olan her boşluğu kapatmaya çalışıyordu ama kendisi bu soğukta bir hırkayla dolaşıyordu. "Komiksin," dedim. İşini bitirdikten sonra yanıma oturmadan önce bana baktı. Ben ise yutkundum. Yanımda oturmamalıydı. Şuanda başka bir yerde olmalıydı. "Neden?" Hiç kıpırdamadan sadece başımla onu takip ediyordum. Ona bir süre sessizce baktıktan sonra göz temasımızı ayırdım. Dediği şeye cevap vermek istedim. Ona söylemem gereken, ondan duymam gereken şeylerin zorunluluğu olmasa sabaha kadar neden böylesine cürretkar ve bu havada bir aptal gibi böyle gezmesi konusunu gereksizce uzatabilir, hatta sabaha kada sesini duyabilmek için ona saçma sorular sorabilirdim. Ama dediğim gibi. Kendimi ondan uzaklaştırmam gereken konular vardı. "Onun yanından mı geliyorsun?" İşte, asıl kalbimi sökecek cevabı alacağım soruyu sormuştum. İşlerin nasıl gittiğini bilen bir insan bunun mazoşistlik olduğunu düşünebilirdi. Ama değildi, bu bir intihar girişimiydi.
Kendime çektiğim dizlerimi buruklukla daha sıkı sardım ve çenemi dizime yasladım. Ve sessiz kalmasıyla ayağımın altındaki sandalyeyi itmişti. Ama ben ölmüş müydüm? Ruhen, psikolojikmen, evet. Öyleydi. Ama ne yazık ki fiziksel olarak hala burada oturmaya devam ediyordum.
Derin bir nefes alıp verdiğimde nefesim soğuk havada buhar olup yükselmişti. Acı gerçekler artık beni şoka uğratmıyordu. Son zamanlarda buna oldukça alışmıştım. Bir anda beni beynime kurşun yemişe çeviren bu şey her karşıma çıktığında kalbimde bir sızı daha oluşturuyordu ve bir yenisi eklenene kadar bir kıvılcım halinde orada dolaşmaya devam ediyordu. En hoşlanmadığım şey ise buydu. Ben buna da alışmıştım ve gerçekte acı çekmekten hoşlanmazdım.
"Gerçekten benden nefret mi ediyorsun Eylül?" Bir an benden habersiz kapanan göz kapaklarımın altından gözlerimi ona çevirdim ve açtım. Hah diye geçirdim içimden. Bunu çok istiyordum, hemde fazlasıyla istiyordum. Hatta tabiri caizse, ben bir tek ona homofobik olmak istiyordum. Ona karşı olan duygularımın ve onun bana karşı olan ilgisizliğini diğer masum insanlardan çıkaramazdım. Bu, bencillik mi olurdu bilemiyorum. Belki daha farklı bir terim gerekliydi. "Doğruyu bilmek ister misin Mert?" Onun da benden nefret etmesi için özenle seçtiğim cümleleri aklımda bir sağa bir sola çarptırarak vicdanımın ve kalbimin sesini bastırmaya çalıştım. Zira, onun beni bir arkadaş, daha da kötüsü sadece bir oda arkadaşı olarak görmesindense tiksinmesini yeğlerdim.
Sesini çıkarmadığında ona baktım. Bana kararsız bakışlarla bakıyordu. Gerçeği istese de yalan söyleyeceğim gerçeğini unutmamalıydım. Ben ne kadar ondan uzaklaşmak istesemde bunun imkansız olduğunu biliyordum. Ama en azından denemek istiyordum. O başkasını seviyordu.
Ben hala düşünürken başını sallamasıyla dikkatimi çekti. Cidden gerçeği duymak istiyordu. Benim ondan nefret ettiğimi duymak istiyordu. Bunu bildiği halde üstelik. Beni bu kadar mı sevmiyordu? Boş boş ellerini izlerken içimde boğazıma doğru yükselen hıçkırığı durdurmak adına dudağımın iç tarafını dişlerimin arasına aldım. "Madem öyle," deyip ayaklarımı yere indirdim ve aniden vuran soğuk ile titredim. Demeli miydim? Bunca yalanı onun suratına vurabilir miydim? Vurmak zorundaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2HEART (girlxgirl)
Teen FictionEşcinsel hikayesidir. Homofobik olanlar lütfen az ötede dursun. -25.01.2017- -14.11.2017-