Sabah yüzümde hissettiğim yumuşaklıkla gözlerim aralanırken çok yakınımda bana gülümseyerek bakan Mert'i gördüğümde istemeden dudaklarımın kenarları olabildiğine yukarı kıvrılmıştı. "Günaydın," dedi elmacık kemiğimin üzerinden bir kez daha öperken. Esneyip sırıttım. "Günaydın." Kabardığını hissettiğim saçlarımı parmaklarımla sakinleştirmeye çalışırken o ise yere oturmuş, kollarını yatağa koymuş beni izliyordu. Yavaşça geriye çekilip sırtımı başlığa yasladım.
"Neden bakıyorsun öyle?" Derin bir iç çekip omuz silktiğinde şuanda bana bakıyor oluşu bile rüya gibi geliyordu. Karşılıklı ağlamamızın üzerinden ne kadar geçmişti ki? Şimdi ise ona istediğim zaman sarılabilirdim ve sabah onun öpücükleriyle uyanmıştım. "Nasıl yeni uyandığında bile bu kadar güzel olabilirsin?" Dedikleriyle şaşkınlığa uğrarken gülmemek için dudaklarımı bastırdım. "Sana ne demeli?" Kıkırdayışının arasında bir nefes verip yerden kalktı ve yatağıma çıkarak uzanmaya çalıştı. Tam ona daha fazla yer açmak için kayıyordum ki belimdeki elini hissetmemle ona doğru çekilmiştim.
Kafamı kaldırıp ona baktığımda gözlerini kapatıp yüzünü tavana çevirmişti. "Uzaklaşma," demişti biraz daha kendine çekerken. Göremeyeceğini bilsem de tebessüm ederek kafamı olumlu anlamda salladım. İkimizde sırt üstü uzanmış öylece duruyorduk.
O yanımdayken sözcüklerin pekte bir anlamı olmadığından memnuniyetle sessizliği kabul edip ağzımı açmadım. Çok fazla bir şey yapmasına gerek yoktu beni gülümsetmek için. Kafasını bana çevirdiğinde bile dünyanın en mutlu insanına dönüşüyor, sanki hiç derdi olmayan biri oluveriyordum. O varsa kötülük yoktu, karanlık yoktu. O gülümsüyorsa yeryüzündeki her şey güzelleşiyordu. Onu tanımlayabilecek her kelime adının yanına geldiğinde anlamını yitiriyordu.
"Bir insanı nasıl bu kadar çabuk kendine bağlayabildin?" diye sordu ortamdaki durgunluğu dağıtarak. Aklımdan geçen düşüncelerle gülümsediğimi yeni fark ederken gözlerimi aralayıp ona baktım. Onun bana çoktan baktığını gördüğümde tekleyen kalbime elimi götürmek istemiştim. Sanki az sonra göğüs kafesimi yarıp dışarı çıkacak gibiydi. "Sanki seni yıllardır tanıyor, seviyor gibi hissediyorum. Ama böyle bir şeyin olmadığına eminim." Kaşlarını hafifçe çatmış emin bir şekilde konuşmuştu. Sırıttım. "Nasıl bu kadar eminsin?" Hafifçe kıpırdanarak biraz daha bana dönüp kafasını yastıktan ayırdı. Ona biraz aşağıdan bakarken her zamanki soruyu döndürdüm kafamda. Nasıl bu kadar kusursuz? "Eskiden seni tanıyor olsaydım..." anı bozmamak için çekmediğim, değip gözümü yaşartan bir tutam saçı geriye atıp devam etti. "...üzerinden on yıl geçse bile bu gözleri unutmazdım da ondan." Yine yüzümün yandığını hissettiğimde normalde böyle utangaç biri olmadığımı fark etmiştim. Ah beni değiştiriyordu!
"O zaman on yıl geçse bile beni bırakıp unutmayacağına söz ver," deyip serçe parmağımı ona doğru uzattım.
Burnunun ucuna kadar getirdiğim parmağıma şaşı bir şekilde bakarken gülümsemiş ve parmağını benimkine geçirmişti. Parmağını sıkıca sararak baş parmaklarımızı bastırdım. "Söz veriyorum seni bırakmayacağım." Daha da sırıtıp ellerimize baktım. "Ben de söz veriyorum." Bir süre öyle durup birbirimize bakışlar atmış, daha sonra ellerimizi ayırarak eski pozisyonumuza dönmüştük.
Olaylar çok çabuk gelişmişti ve bu yüzden inanmakta zorluk çekiyordum. Onca şeyden sonra Mert ve Aslı ayrılmıştı, Mert bana ben ona sevdiğimi itiraf etmiştim. Ve şimdi ise birbirimize sözler veriyorduk. Bu kadar hızlı olması beni tedirgin etmişti. Ya başlangıcı gibi bitişi de hızlı olursa?
Ona bakmaya devam ederken ikimizin arasında duran ellerimiz birbirine değmişti. Yavaş yavaş onun parmaklarını benim parmaklarımın arasında hissettiğimde kısaca oraya bakıp yüzümü yukarıya çevirdim. Ona gerçekten aşıktım ve bunun kısa sürmesini istemiyordum. Bu yüzden defalarca içimden dua etmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2HEART (girlxgirl)
Teen FictionEşcinsel hikayesidir. Homofobik olanlar lütfen az ötede dursun. -25.01.2017- -14.11.2017-