Bölüm 26

4.4K 212 80
                                    

Birkaç defadır aksatıp girmediğim derste profesörün dediklerini not alırken bir yandan da yurda gitmek için sabırsızlanıyordum.

Mert ile sevgili olmamızın üzerinden neredeyse bir hafta geçmişti ve birkaç olay dışında oldukça sakin geçmişti. Ve bundan çok memnunduk. Ben derslerimi düzene sokmuştum. Mert'in sağlık durumuna dikkat ediyordum, Mert kendini tamamen bana adadığını söylüyordu ve Batuhan ile gayet iyi anlaşmışlardı. Bu bile gerçekten mutlu olmamı sağlıyordu. Onunla ilgili her şey beni mutlu ediyordu.

"Bugünlük bu kadar, çıkabilirsiniz." Profesör hepimize bir baş selamı verip çıktığını salonda herkesin derin bir nefes verdiğini duymamla gülmüştüm. Yaklaşık bir saattir yazı yazıyorduk ve cidden başım ağrımaya başlamıştı.
Başımı sağa sola yatırarak boynumu rahatlattıktan sonra kalkıp eşyalarımı topladım ve herkesle birlikte sınıftan çıktım.

Çıkar çıkmaz birinin boynuma asılması bir oldu.

"Selam hayırsız," diyerek bana yandan bir bakış atan Hakan'a bakıp güldüm ve çantamı zorla koluma taktım. "Selam Hakan." O kolunu omzuma atmış bir şekilde ilerlerken bir yerden Mert çıksa ne olur diye düşündüm. Bir şey olmazdı ya. Sonuçta Hakan benim okulun başından beri çok yakın arkadaşımdı ve eminim Mert anlayışla karşılayacaktır. Sonuçta erkeklere pek fazla bir ilgim yoktu.

"Uzun zamandır kafeteryaya gelmiyorsun. En son dün telefonda saçma bir konuşma yaptık." Parmakları alnında dolaşmaya başlarken kaşlarımı çatıp onu onayladım. "Evet, hiç beklemediğim şeyler yaptın ve nedenini merak ediyorum doğrusu." Ona sorgular bakışlar atarken şüpheli bir şekilde bana yandan bakışlar atıyordu. Gerçekten ona ne olduğunu merak ediyorum. "Ne yapmışım? Hiç hatırlamıyorum." Gözlerimi devirip dirseğimi karnına geçirdim. "Yalan söyleme. O kadar çok kekelemişsin ki Batuhan endişelenmiş. Uyuşturucu falan mı kullanıyorsun yoksa?" Ona doğru yaklaşıp konuştuğumda bir süre bana öylece bakmış daha sonra kaşlarını çatıp gözlerini devirmişti.

"Ne saçmalıyorsun sen yine? Hayal gücüne şaşıyorum bazen cidden."

Kafama hafifçe vurup uzaklaşmaya başladığında şaşkınca arkasından bakakalmıştım.
Anlaşılmaz hareketler yapan oydu ama ben saçmalamış oluyordum. Hakan kesin bir insandı. Asla söylediklerinden tereddüt etmez, tereddüt edeceği şeyler de söylemezdi. Bununla doğru orantılı olarak kelimeleri asla şaşırmazdı. Ama dün ne olduysa eveleyip gevelemiş, iki kelimeyi bir araya zor getirmişti. Şimdi de gelmiş beni aşağılıyordu.

Gözlerimi kapatıp kafamı sağa sola salladım ve Mert ile buluşacağımız yere gitmek üzere yoluma devam ettim. Geçici bir süreliğine telefonum olmadığı için derslerden çıktığımızda birbirimizi kolayca bulmamız için böyle bir şey yapmıştık ve oldukça etkiliydi. Ayrıca bende onun, onda da benim programım vardı.

Çıkış kapısından hemen sonra köşeye döndüğümde tam da beklediğim gibi Mert beni bekliyordu.

Koşup hemen beline sarıldım.

"Sonunda," dedi saçlarımdan öperken. Gülümseyip başımı salladım ve onu onayladım. Gerçekten çok beklemişti ve burnu kıpkırmızı olmuştu. Parmak uçlarımda yükselip bende burnundan öptüm. "Üşümüşsün," dedim kıkırdarken. Kafasını sallayıp elimi kavradı ve birlikte çıkışa ilerlemeye başladık.

Yürürken sürekli bana bakıyordu ve ben de bir şey diyecek diye bekliyordum ama her seferinde sessizce önüne dönüyordu. Sesimi çıkarmadan onun kendisinin konuşmasını beklemeye karar verdim. Nasıl olsa dayanamayacak ve anlatacaktı. "Yine sahile gitmeye ne dersin? Yürüyüş yaparız."

"Olur!" Dedim heyecanla. Onunlayken nerede ne yaptığım umurumda değildi ama koyu deniz ve Mert bir araya geldiğinde asla karşı koyamayacağım bir şey çıkıyordu ortaya. Bu yüzden en çok ikisini seviyordum. "Eylül, bir şey soracağım." İşte beklediğim gibi dayanamamış ve konuşmaya başlamıştı. Başımı sallayıp ona döndüm. "Senden bir şey saklıyor olsaydım bana kızar mıydın?" Ona bakmaya devam ederken alt dudağımı büküp bir nefes aldım. "Sakladığın şeye bağlı. Ama tabi ki saklamanı istemem." Sakin bir şekilde cevap versem de verdiği mesajı anlamış ve hatta biraz şüphelenmiştim. Eğer benim bilmemen gereken bir şey olsaydı böyle bir soru sormazdı.

"Senden bir şey saklamak gibi bir niyetim yok. Bu yüzden fazla geç olmadan söyleyeceğim." Söyleyeceği şeyi duymadan tepki göstermek istemiyordum bu yüzden kafamı salladım ve durdum. Elimi bırakmadan bana dönüp kafasını yere eğdi. Belli etmesem de acayip merak ediyordum. "Yangın günü," deyip sustu ve ben hafifçe gerildim. Artık cidden şu günü hatırlamak, hakkında konuşmak sinirlerimi fazlasıyla bozuyordu. Sürekli birileri bu gün hakkında bana bir şeyler söylüyorlardı. "Evet, o gün." Sabırsızca devam etmesini beklerken onu onayladım.

"Aslı ile kavga etmiştik ve ben kendi odama dönüyordum. Odalarımız yakındı biliyorsun. Pelin'in koşarak odadan çıktığını gördüm ve şaşırdım ama yoluma devam ettim. Odaya döndüm ama aklım orada kalmıştı bu yüzden geri döndüm ama çoktan yangın büyümüştü. Uzun zamandır bunu anlatmak istiyordum ama beni yanlış anlamandan korktum." Zaten bunu bildiğimden kasılan vücudumu serbest bıraktım ve sakinleştim. "Sorun yok, zaten bildiğimi biliyorsun." Diğer elimi de kavrayıp bir kez öptü ve başını sağa sola salladı. "Hayır demek istediğim, yangını onun çıkarttığını az çok anlamıştım ama sana söyleyemedim."

"Neden?" Bu saatten sonra hiçbir şey o güne bizi geri götüremeyeceği için umursamadan sordum. Belli ki bu onun canını sıkıyordu. "Sevgili olduğunuzu sanıyordum ve sende benden nefret ediyordun. Gelip sana bundan şüphelendiğimi söylediğimde beni yanlış anlarsın diye korktum. Yani onu kötülediğimi düşünürdün." Gülümseyip onu rahatlatmak için elimi yanağına koydum. "Senden nefret etmiyordum. Biliyorsun bu benim öyle sandığım bir şeydi. Ama yine de iyi ki söylememişsin. Yoksa dediğin gibi bir aptallık yapıp senin kalbini kırabilirdim ve bu beni daha çok üzerdi. Ayrıca Pelin ile sevgili değildik ve hiçte olmadık. Bu onun uydurduğu bir yalan." Ne kadar onu kırmadan konuşmaya çalışsam da konuştuğumuz konu bile onu üzecek potansiyele sahipti.

"Özür dilerim," deyip asla vazgeçemediğim ve doyamadığım şeyi yaparak kollarının arasına girip ona sokuldum. O da bana sarıldı ve hafifçe güldüğünü duydum. "Sen neden özür diliyorsun?" Omuz silkip konuşmadım. Hep böyle kalmak istiyordum ve bir şeyin bunu bozmasından çok korkuyordum. O yanımdayken bunu düşünmemeye çalışıyordum çünkü dokunuşları sorun yok der gibiydi. O bana iyi geliyordu. Hiç  hissetmediğim kadar güvendeydim. "Keşke cesaret edipte en başından sana yaklaşsaydım. Seninle geçirebileceğim güzel zamanları heba ettim." Gülüp bir şey demedim ve sadece onu çekiştirmeye devam ettim.

Kaybettiğimiz zamanı düşünmektense yenilerini kazanmayı tercih ediyordum. Geçen o dakikaları geri getiremezdim belki ama geri kalanların tamamını ona adayabilirdim. Sadece onunla geçen, yalnız onu içeren dakikalar. Bu yüzden artık kaybedecek bir saniyemiz bile yoktu.

"Boşver, yenilerini kazanırız."

Onun eşsiz kıkırdamasının sahili doldurmasının ardından üşümemizi umursamadan dolaştık. Benim için neredeyse nefret niteliği taşıyan mevsimi, üşümeyi sevdirmişti bana. Çünkü ne zaman üşürsem, beni ısıtacağını biliyordum.

...

"Bunu bence daha sık yapalım, çok rahatlatıcı." Koridorda zıplaya zıplaya yürürken söylediğimde bana katıldı ve halime gülüp başını salladı. "Gerçekten çok rahatlamışsın." Kıkırdayıp zıplamaya devam ederken odaya yaklaşmıştık ki tuttuğu elimi çekip beni kendine yasladı. "Gel buraya, biraz da yanımda yürü." Dediğini kabul edip kolunun altına girerken gerçekten hafif ve rahatlamış gibiydim.

O kadar saat konuşmuş, birbirimize bilmediğimiz şeyleri anlatmıştık. Bu daha yeni tanışmışız gibi hissettirse de umursamadım. Nasıl olsa daha çok birlikte olacaktık ve acelemiz yoktu. Ona doymak istiyordum.

Gülüşerek odamıza sonunda varabildiğimizde belindeki elimi çekmeme izin vermeyip kendisi açtı ve aynı anda içeri girip aynı anda donup kalmıştık.

Şuanda bana şaşkınlıkla bakan anneme aynı şekilde karşılık verirken Mert'in bakışları ikimizin arasında mekik dokuyordu ve en sonunda annemde durdu. "Siz kimsiniz?" Her ne kadar istemesem de Mert'ten ayrıldım ve alt dudağımı dişledim.

Bugün'ün geleceğini biliyordum elbet ama bu biraz ani olmadı mı Allah'ım?

Dünya'nın en saçma wattpad kullanıcısı ve yazarı olabilirim.

2HEART (girlxgirl)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin